Hükümetten yoksullara sabit maaş

27 Kasım 2010 Cumartesi

CHP'nin Aile sigortası, HAS Parti'nin vatandaşlık maaşından sonra benzer bir öneri de AK Parti'den geldi. Geliri asgari ücretin 3’te birinden az olan ailelere, “sosyal koruma” adı altında sabit maaş verilecek.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, “Eğer Sayın Kılıçdaroğlu ‘Her aileye ayrıca yardım yapacağım’ diyorsa bunun kaynağını açıklamalı” derken, yürüttükleri çalışma için uzun süreden beri kaynak ve gelir analizi yaptıklarını açıkladı. Hürriyet'e konuşan Dinçer, şu bilgileri verdi:

AVRUPA'DAKİ ÖRNEKLER İNCELENDİ
Türkiye’de, “Aile yardım ödeneği, doğum yardımı ödeneği, ölüm yardımı ödeneği, cenaze gideri, asgari geçim indirimi, primden muaf tutulan çocuk ve aile zamları, özürlü yakını aylığı, özürlü bakım parası” olarak pekçok yardım yapılıyor. Tüm Avrupa ülkelerindeki aile yardımlarını, “primsiz yardım” sistemine ilişkin örnekleri inceledik. Biz şimdi yeni bir çalışma yapıyoruz.

SOSYAL YARDIMDAN SOSYAL HAK ANLAYIŞINA 

Bu kapsamda, yapılan tüm yardımları “sosyal yardım” kapsamından çıkarıp “sosyal hak” anlayışına kavuşturmak istiyoruz. Bunun için Türkiye’de bütün ailelere yönelik bir gelir testi yapmaya başladık. Bu testi ‘asgari ücretin altı veya üçte biri’ gibi kriterlere göre yapıyoruz.”

MAAŞLAR BANKADAN ÖDENECEK
Eğer ailenin geliri, belli kriterlerin altında ise devletin onlara düzenli maaş vermesi söz konusu olacak. Bu mekanizmayı oluşturmaya çalışıyoruz. Tıpkı emekli maaşları gibi ailelerin bankada hesapları olacak ve her ay o hesaba maaşları yatırılacak. Düzenleme seçimden sonra gündeme gelecek. Biz bu sistemi ‘sosyal koruma’ olarak adlandırıyoruz.

DAHA NELER NELER YAPILACAK
Ömer Dinçer, “İlgi göstermediniz, gün yüzüne çıkmayan çok güzel işler yaptık” diye konuştu. Dinçer, bu işleri şöyle anlattı:
Tarım sigortalısının eşleri, çocukları ve anne-babası sağlık güvencesinden yararlanacak.Yeni istihdam paketi ile çıraklar, mesleki eğitim görenler Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınacak. Zorunlu trafik sigortası için vatandaştan prim kesiliyor. Vatandaş primini ödüyor, devlet de tedavisini sağlıyor ama özel sigorta şirketi bunu devlete vermiyor. Tedaviyi biz üstleneceğiz, sigorta şirketinden tahsil edecek. Kısmi çalışma ödeneğinin kapsamı genişliyor. Bölgesel veya sektörel bazda kriz olursa da yararlanacak.


Kaynak : http://www.internethaber.com/hukumetten-yoksullara-sabit-maas--311464h.htm#ixzz16VRaCfMX

Karayollarında kadın sürücü sayısı artıyor

Trafik raporuyla ilgili açıklama yapan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu(TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, 3 sürücüden birisinin büyükşehirlerde bulunduğunu, sürücü sayısının 21 milyon 892 bin 990'a çıkarken, ehliyet sayısının 22 milyon 614 bin 347 adete ulaştığını söyledi. Motorlu araç sayısının son on yılda iki kat arttığına da işaret eden Palandöken, "Toplam 64 bin 319 kilometre karayolumuz var. Duble yollar ölümlü trafik kazalarını yüzde 18 oranında azaltmasına rağmen kazalar yine yüksek." dedi.

2009 yılı sonu itibariyle ehliyeti olanların 16 milyon 871 bin 100'ünü erkekler, 3 milyon 589 bin 639'unu ise kadınların oluşturduğunu vurgulayan Palandöken, 2010 yılının 10'uncu ayı sonu itibariyle bir sürücüde birden çok sınıfta belge bulunduğu için 22 milyon 614 bin 347 adet sürücü belgesi bulunduğu bilgisini verdi.

2000 yılında 15 milyon 730 bin 744 sürücü belgesine sahip vatandaşlardan erkek sürücü sayısının 13 milyon 859 bin 449, kadın sürücü sayısının ise 1 milyon 871 bin 295 olduğunun dikkat çektiğini belirten TESK Genel Başkanı, "10 yıl önce erkek sürücülerin toplam sürücülere oranının yüzde 86.5, kadın sürücülerin oranının ise yüzde 13.5 olduğu, aradan geçen süre içerisinde erkek sürücü oranı yüzde 82.5'a gerilerken, kadın sürücü oranının ise yüzde 17.5'e yükseldiği görülmektedir. On yıl içinde ehliyet alanların sayısı ise yüzde 35 artmış durumda" diye konuştu.

Sürücü belgesi bulunan vatandaşların üçte birisinin İstanbul, Ankara ve İzmir'de bulunduğunu da kaydeden Bendevi Palandöken, "Verilere bakıldığında 7 milyon 441 bin 741 belgeli sürücü İstanbul, Ankara ve İzmir'de yaşıyor. İstanbul'da 4 milyon 331 bin 422, Ankara'da 1 milyon 816 bin 434, İzmir'de ise 1 milyon 293 bin 885 kişinin en az 1 sınıfta sürücü belgesi var." şeklinde konuştu.

MOTORLU ARAÇ SAYISI İKİ KAT ARTMIŞ

Türkiye genelinde motorlu taşıt sayısının ise Ağustos 2010 verilerine göre toplam 14 milyon 828 bin olduğunu ve istatistiklere göre 10 yıl önce motorlu taşıt sayısının 7 milyon 342 bin 888 olduğu ve aradan geçen süre içerisinde meydana gelen artışın ise yüzde 50'nin üzerinde olduğunu ifade eden Palandöken, "Geçen yıldan bu yana otomotivdeki üretim artışı sonucunda araç sayısı yüzde 69,7 artarak, trafiğe 511 bin 310 adet araç katılmıştır." dedi.

DUBLE YOLLAR KAZA ORANINI DÜŞÜRDÜ

Ülkemizin karayollarına baktığımızda 2 bin 100 kilometre otoyol, 31 bin 271 kilometre devlet yolu, 30 bin 948 kilometre il yolları olmak üzere toplam 64 bin 319 kilometre karayolu bulunduğunu kaydeden Bendevi Palandöken, "Karayollarımız da 2008-2009 yıllarını karşılaştırdığımızda taşıt yoğunluğu yüzde 3,81 oranında, yolcu taşımacılığı yüzde 3,09 oranında artmış, yük taşımacılığı yüzde 3,01 oranında azalmıştır. 2002 yılında 1.775 kilometresi otoban olmak üzere 6 bin 101 kilometre bölünmüş yol varken, Ekim 2010 yılında 2 bin 153 kilometresi otoban olmak üzere 18 bin 874 kilometre bölünmüş yola kavuşmuştur. Türkiye'nin dört bir yanına yapılan duble yollar, ölümlü trafik kazalarında yüzde 18 azalma sağlamıştır. Ama yol yapımları aşamasında istenilen seviyeyi halen yakalayamadık" diye konuştu.

AB ülkeleri ile 1000 kilometrekareye düşen yol uzunluklarını karşılaştırdığımızda ülkemizde 83 kilometre düşerken, Fransa'da bin 816 kilometre, Almanya'da bin 805 kilometre, Hollanda'da 2 bin 828 kilometre, Belçika'da 4 bin 678 kilometre, Finlandiya'da 287 kilometre, Polonya'da 120 kilometre düşmektedir.

Karayolu ağında çok gerilerde olduğumuzu da vurgulayan TESK Genel Başkanı şöyle devam etti: "Ama yurtiçi yolcu ve yük taşımacılığı Avrupa ülkelerinden farklı olarak ülkemizde yoğun bir şekilde karayolu üzerinden yapılmaktadır. Karayolunda yüzde 90 yolcu taşımacılığı yapılırken, yük taşımacılığının yüzde 82,84'ü yapılmaktadır."

Eşi, Acun Ilıcalı'ya boşanma davası açtı

7 yıllık eşi, iki kızının annesi Zeynep Ilıcalı ‘İhanete uğradım’ diyerek boşanma davası açtı. Eşinin tüm mal ve alacaklarına tedbir koyduran Zeynep Ilıcalı evliliklerinde edinilen ve yaklaşık 50 milyon TL’yi bulan servetin yarısını istiyor.

“Yok Böyle Dans”, “Yetenek Sizsiniz”, “Var mısın Yok musun” gibi
yarışmaların yapımcı ve sunucusu Acun Ilıcalı’nın eşi Zeynep Ilıcalı, 7 yıllık evliliğini bitirmek için boşanma davası açtı. Zeynep Ilıcalı, eşinin kendisini
üniversite
öğrencisi 20 yaşında bir kızla aldattığını iddia etti. Eşiyle aralarında herhangi bir evlilik sözleşmesi bulunmadığını da belirten Zeynep Ilıcalı ‘Servetinde benim de katkım oldu’ diyerek evlilik birliği içinde edinilen malların yarısını istedi. İşte Zeynep Ilıcalı’nın avukatı Altın Mimir aracılığıyla mahkemeye sunulan dilekçede yer alan iddialar:

‘Şöhretin bedeli’

- Zeynep Ilıcalı evlilik birliğinin devamı için sınırsız özveri ve çabalarda bulundu. Davalı taraf Acun Ilıcalı ise ilişkilerinin başında gösterdiği sevgi ve özeni azaltmış ve son 2 senede ailesini tamamen hayatının dışına çıkarmıştır. Zeynep Ilıcalı bu durumu başlangıçta eşinin işlerinin yoğunluğuna bağlamıştır. Ancak kısa bir süre önce eşinin başka hayatlar yaşamaya başladığını öğrenmiştir. Bu durum karşısında ise eşi bunun zenginliğin ve şöhretin bedeli olarak kabullenmesini beyan etmiştir. Bu söz üzerine müvekkilimin(Zeynep Ilıcalı) evliliklerine olan inancı sona ermiştir.

- Acun Ilıcalı 2009 senesinin yaz aylarında bir
üniversiteyi söyleşi için ziyaret ettiğinde bir kızla tanışmış ve maalesef kendisiyle flört etmeye başlamıştır. Zaman ilerledikçe ise bu flört bağlarını kuvvetlendirmiştir. Eşi Zeynep’le yaşadığı her ortama bu
kadını götürmeye başlamış (Seyahatlar, maçlar, gece gezmeleri, arkadaş davetleri vb) eşiyle birlikte yaşadıkları tüm konforlu hayatın katbekat fazlasını bu
kadına yaşatmıştır.
Kadına son model bir cip almıştır. Müvekkilimiz ve çocuklarını ise hayatının dışına çıkarmıştır.

Garsoniyer iddiası

- Davalının yaşamış olduğu ilişki müvekkilimize ve tarafların müşterek çocuklarına rağmen bugüne kadar devam etmiştir. Öyle ki davalı bu
kadın için çok lüks bir rezidance da garsoniyer tutarak karı-koca ilişkisi yaşamaktadır. Bunun yanı sıra davalının ilişki yaşadığı
bayan hakkında manevi tazminat açma hakkımızı saklı tutarız.

- Davalı taraf nişanlılık döneminde muhabirken daha sonra 2002 yılında Acun Firarda Survivor Türkiye Yunanistan, Survivor Arslanlar kanaryalar, Survivor
erkekler kızlar, Fear Factor, Yoksa Rüya mı, Var mısın Yok musun, Yok Böyle Dans, Yetenek Sizsiniz isimli programlarla hem şöhretini hem de maddi imkanlarını kuvvetlendirmiştir. Şüphesiz ki müvekkilimizin evlilik birliği içerisindeki maddi-manevi katkılarıyla bu yükseliş doğruğa çıkmıştır.

- Her bir çocuğun ihtiyaçları ölçüsünde aylık 7 bin 500 TL olmak üzere toplam 15 bin TL tedbir nafakasına hükmedilmesine müvekkilimiz lehine 5 milyon TL maddi 5 milyon TL manevi tazminatın hükmedilmesi tarafların evlilik süresince sürdükleri yaşam standartının sağlayabilmek açısından aile konutunun giderleri nispetinde dava süresince aylık 30 bin TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmekteyiz. (Bu rakam davacı için çok cüzi olarak bile nitelendirilebilir)

- Taraflar arasında evlilik birliği 2003 senesinde
kurulduğundan edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması gerekmektedir. Müvekkil ile davalı arasında sözleşme ile
kurulu bir mal rejimi olmaması sebebiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Zeynep Ilıcalı hem yasa gereği davalının üzerine kayıtlı malların %50 oranında alacak sahibi hem de hakikaten bu mal varlığı değerlerinin edinilmesinde azami ölçüde katkıda bulunmuştur.

5
bankada hesap!

- Ayrıca Acun Medya Prodüksiyon ve reklam hizmetleri AŞ’deki hisseleri üzerine 5 farklı
bankada bulunan hesaplarına tedbir konulması Show TV ve Zed-Paş Medya
Pazarlama AŞ’den toplu alacakları bulunmakta olup bunun yanı sıra davalının şirketlerde aylık periyotlarla kazanımları da mevcuttur. Anılan şirketlere yazı yazılarak davalının tüm hak ve alacaklarına tedbir konulmasını talep ediyoruz. (Tedbir konuldu)

Dava dilekçesinde yer alan ancak rakamı belirtilmeyen Acun Ilıcalı’nın Show TV ve Zed-Paş’dan alacağı olan birikmiş paranın yaklaşık 26 milyon TL olduğu öğrenildi.

İşte Acun Ilıcalı’nın mal varlığı (Yaklaşık olarak)

Levent villa: (4.5 milyon TL)

Beykoz villa: (5 milyon TL)

Bodrum Yalıkavak: (5 milyon TL)

Çamlıca dubleks daire: (3 milyon TL)

ABD Miami daire: (
1,5 milyon TL)

ABD Maimi daire: (800 bin TL)

Bahamalar’da ev: (
1,5 milyon TL)

Ferrari marka araç: (850 bin TL)

Range Rover cip: (400 bin TL)

Bmw binek oto: (200 bin TL)

Absolute 70 Talent tekne: (
1,5 milyon TL)

Donzi sürat teknesi: (500 bin TL)

Show TV ve Zed-Paş alacağı: (26 milyon TL)

TOPLAM: 50 MİLYON 750 BİN TL

35 milyonluk çağdaş yatırım!

Ahmet Güneştekin’in 1.5 milyon TL değerindeki Çağ Tufanı adlı eserinin satıldığı iddia edildi, ancak tablonun yeni sahibi açıklanmadı. İki günde 12 bin 500 kişinin ziyaret ettiği Contemporary İstanbul’daki eserlerin yüzde 80’inin satılması bekleniyor.

BİN ESER SATILDI
2 bin eserin yer aldığı Contemporary İstanbul’da ilk 2 günde eserlerin yarısı satıldı. Toplamda 50 milyon TL’lik eserin sergilendiği etkinliği şimdiye kadar gezen ziyaretçi sayısı da 12 bin 500’ü buldu. Contemporary İstanbul’da beklenen satış oranı yüzde 80.

B u yıl 24 Kasım’da önizlemesi ve Lütfi Kırdar Sergi Sarayı’nda beşincisi düzenlenen Contemporary İstanbul 25 Kasım’da açtı. 28 Kasım’a kadar etkinlikte, toplam 50 milyon değerinde eser sergileniyor. Önizleme gününde yüzde oranında satış gerçekleşirken, iki günde eserlerin yarısı satıldı. Contemporary İstanbul’da bu yıl yüzde 75–80 oranında satış gerçekleşmesi öngörülürken, bu satışların yüzde 70’ini Türk çağdaş sanatçılarına ait eserlerin oluşturacağı hedefleniyor.

420 SANATÇININ ESERİ VAR
Ahmet Güneştekin’in 3.5 milyon TL değerindeki ‘Güneşe Açılan Kapılar’ eseri sahibini  beklerken, sanatçının 1.5 milyon TL’lik ‘Çağ Tufanı’ adlı eserinin ise satıldığı bilgisi verildi. Türkiye’den 43, yurtdışından 37 galeri, toplamda 420 sanatçının 2 bin eserinin yer aldığı Contemporary İstanbul’da, Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, yüzde 75-80 oranında satış olacağını söyledi. Güreli, “Önizleme günü eserlerin yüzde 40’ı satıldı ve 5 bin 800 kişi etkinliği gezdi. İlk iki günün sonunda satış oranı yüzde 50’ye çıkarken ziyaretçi sayısı 12 bin 500 oldu” dedi.

35 MİLYON TL’LİK KISIM TÜRK SANATÇILARA AİT
Etkinlikte bu yıl 50 milyon TL değerinde eser sergilenirken, bu eserlerin 35 milyon TL’lik kısmı Türk sanatçılara ait. Toplam 14 ülkenin katılacağı etkinlikte, uluslararası işbirlikleri de gerçekleşiyor. Berlin Galeriler Birliği ile bu sene de ortak çalışma yapan Contemporary İstanbul’da, çağdaş sanatın Berlin’deki en önemli temsilcilerini görmek mümkün. Geçen sene Suriyeli sanatçıların eserlerine yer verilen Yeni Ufuklar bölümünde de bu yıl İranlı sanatçılar yer alacak. Contemporary İstanbul’da, Murat Ülker’in bir müzayededen 1 milyon 350 bin liraya aldığı Mübin Orhon’a ait ‘Soyut Kompozisyon’u da sergileniyor. 352x112 santimetre boyutlarındaki 1962 tarihli yağlıboya çalışma, Orhon’un en önemli eserlerinden biri.

GEÇEN SENE SATIŞ ORANI YÜZDE 59 OLMUŞTU
Ali Güreli, 2009 yılında 4 günün sonunda ve global krizin yaşandığı bir dönemde yüzde 59’luk satış oranına ulaşılmıştı” dedi. Güreli, bu yıl sergilenen sanat eserlerinin değer olarak geçtiğimiz yıla göre iki buçuk misli arttığını belirterek “Bu artışa rağmen Contemporary Istanbul 2010’da yüzde 75-80 oranlarında satış gerçekleşeceğini öngörüyoruz. İlk iki günde eserlerin yarısının satılması yüzde 80 seviyelerine çıkılacağını gösteriyor” dedi.

10 milyonuncu yolcuya sürpriz

SABİHA Gökçen Havalimanı; terminalden geçen ‘10 milyonuncu yolcu'su için, İSG CEO'su Gökhan Buğday'ın da katıldığı bir tören düzenledi. 25 milyon yolcu kapasitesine sahip olan havaalanının ‘10 milyonuncu yolcu'su, İspanya'nın önde gelen havayolu şirketi Spanair'a ait JK 162 sefer sayılı uçuş ile seyahat eden Timuçin Türkkan oldu. Havaalanı yetkililerinin gerçekleştirdiği törenle terminalden uğurlanan ‘10 milyonuncu yolcu'; check-in kontuarında, İSG CEO'su Gökhan Buğday tarafından karşılanınca büyük bir mutluluk yaşadı. Barselona'ya uçan ‘10 milyonuncu yolcu'ya çeşitli sürpriz hediyeler verildi.

Avrupanın en sağlıklı adamıyız

26 Kasım 2010 Cuma

İsviçre’nin Zürih kentinde bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Grand Dolder Otelinde Türk ve İsviçreli işadamlarının katılımıyla düzenlenen İsviçre Ekonomi Yuvarlak Masa Toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açılış konuşmasında, Türkiye'de, yalnız, ortaklıklar halinde, Türk şirketleriyle, ya da dışarıda çok büyük iş imkanları olduğunu söyledi.
İş çevrelerinin üst düzey temsilcileriyle bir araya gelmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Gül, Bugünkü toplantıda İsviçre ile Türkiye arasındaki ilişkilerin lokomotifinin teşkil eden ekonomik ve ticari işbirliğini gözden geçireceğiz. Değerli katkılarınızla ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin çeşitlendirerek geliştirilmesi ve daha güçlü bir şekilde geleceğe taşınmasını sağlayacağız dedi.

EN SAĞLIKLI ADAM...
Gül, Türkiye yüksek büyüme hızı genç ve üretken nüfusu ve küresel kriz karşısında rüştünü ispatlayan güçlü ekonomisiyle fark yaratan bir ülkedir. Dünya ekonomik krizle boğuşurken Finans kuruluşları iflas etmeyip bankaları son 3 yılda kar yazan nadir ülkelerdendir biridir Türkiye, aynı şekilde kriz ortamında notu iki kere üst üste yükseltilen nadir ülkelerden biridir diye konuştu.
İşadamlarının Türkiye’de iş yapma nedenlerine değinen Gül, Dünyanın 16ncı, Avrupa’nın 6nci büyük ekonomisine sahip olan Türkiye, bu yılın ilk 6 ayında yüzde 12lik büyüme gerçekleştirmiştir. OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olan Türkiye, Çin ile mukayese edilmektedir. Türkiye’de halen enflasyon tek haneli rakamlarla seyretmekte olup, işsizlik oranı giderek azaltmaktadır. Türkiye, bazı yorumcuların son yıllarda isabetle ifade ettiği üzere Avrupa’nın en sağlıklı adama haline gelmiştir.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisselerin değeri rekor düzeyde artış göstermektedir. Türkiye’deki doğrudan ve portföy yatırımları düzenli olarak büyümekte. Kamu maliyesi ise güçlü ve istikrarlı bir görünüm arz etmektedir. Saygın derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin 2017de dünyanın en hızlı büyüyen 2'inci ekonomisi haline geleceği de tahmin edilmektedir. Gelişmiş altyapısı Türkiye’yi bir çekim merkezi haline getirmektedir. Asya ile Avrupa’nın ortasında her iki kıtaya ulaşan Türkiye, haberleşme, enerji ve ulaştırma açısından önemli bir rol oynamaktadır. Avrupa’ya yılda 121 milyon ton petrol taşıma kapasitesine haiz olan Türkiye, 43 milyar metreküp doğalgazı Batı pazarlarına aktarabilecek altyapıya sahiptir. Son yıllarda kararlılıkla sürdürülen özelleştirme programı, yabancı firmalar için yine bir cazibe alanıdır. Özelleştirmeden 40 milyar dolar gelir elde edilmiştir. 80 milyar dolarlık yabancı yatırım gerçekleştirilmiştir. Sayıları 400 dolayındaki İsviçreli firmanın yanı sıra dünya çapında isim yapmış firmaların Türkiye’deki büyük yatırımı ekonomi politikalarının doğru yönde ilerlediğinin işaretidir ifadelerini kullandı.

756 MİLYON DOLAR DOĞRUDAN YATIRIM
Türkiye’nin doğu ile batı kuzey ile güneyin buluştuğu noktada yer alması sebebiyle yatırımcılara Avrupa, Orta Asya, Kafkasya ve Orta Doğu coğrafyasına erişim imkanı sunduğunu belirten Gül, Yaklaşık 1 milyar kişinin yaşadığı bu coğrafyaya Türk firmaları özellikle otomotiv, dayanıklı tüketim mallar ve müteahhitlik sektöründe nüfuz etmiş durumdalar. Türkiye’de faaliyet gösteren İsviçre sermayeli veya İsviçreli girişimcilerle ortaklık halinde kurulan firma sayısı 414tür. 2002 - 2010 yılları arasında İsviçre’den Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım oranı da 756 milyon dolardır. Avrupa Birliği ile 118, Amerika ile 18, Çin ile 9 milyar dolar ticaret hacmine sahip olan İsviçre ile Türkiye arasında ticari faaliyetlerin değeri 2.3 milyar dolardır. Bu değerler İsviçre ölçeğindeki bir ülke için son derece düşüktür. Bu nedenle sizleri Türkiye’de daha yoğun biçimde iş ve yatırım projelerine imza atmaya davet ediyorum. Bizler de ekonomik işbirliğimizin güçlenmesi için gerekli ortam ve altyapıyı hazır hale getirmek için azami çaba sarf ediyoruz şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, Haziran ayında imzalanan Türkiye - İsviçre çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmasının dün yapılan görüşmeler çerçevesinde parlamentolar tarafından kısa süre içerisinde onaylanacağını belirtti.
Gül ayrıca, Özel sektörlerimiz arasında kurulacak yakın işbirliği bağlamında elimizden gelen gayreti göstermeye bundan sonra da devam edeceğiz. İsviçre’deki 120 bine yaklaşan Türk toplumu, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlayacak niteliktedir. Elimizde mevcut bulunan bu beşeri unsurdan da yararlanarak ekonomik işbirliğini ileri aşamalara taşıma yolunda her zaman destek olacağımızı ifade ediyorum. Türkiye’nin rahat yatırım yapabileceğiniz bir ülke olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye son yıllarda dışarıya çok açılan bir ülkedir. Müteahhitlik hizmetlerinde büyük altyapı projelerini geliştirmede çok başarılı olmuştur. Dünyadaki müteahhitlik listesine baktığınızda en iyi 2nci ülke Türkiye’dir. Enerji konusunda birçok gaz petrol boru hatları Türkiye üzerinden geçmektedir ve geçecektir Avrupa’nın değişik enerji kaynaklarına güvenli yoldan ulaşmasının yolu Türkiye’dir. O yüzden Nabucco projesi üzerinde çalışıyoruz, başka projeler söz konusudur, hepsinin üzerinde beraber çalışabiliriz. Türkiye’nin kendi iç potansiyeli çok büyüktür. Biz şuanda yüzde 11 civarında büyüme gerçekleştirdik. Sene sonunda bunun 8 civarında olacağını tahmin ediyorum ama hala büyümeye ihtiyacı olan bir ülkeyiz. OECD raporları ve diğerleri, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda büyümeyi sürdüreceğine mutabık Türkiye uzun süredir çok köklü reformlar gerçekleştiriyor. Reformlar hem demokratik ve siyasi hayatıyla, hem de ekonomi ve hukukla ilgili reformlar, bu reformlar el ele devam ediyor dedi.

"1 DOLAR BİLE VERMEDİK"
Gül, Türkiye G20 ülkeleri içerisinde. Bugün Korede G20 ülkeleri olarak tavsiye edilen birçok reformu, Türkiye geçen yıllarda gerçekleştirildi. Sosyal güvenlik, bankacılık, reformu. O yüzden bu büyük kriz karşısında hiçbir bankamıza 1 dolar bile vermedik biz dedi.
Türkiye’deki büyük iş fırsatlarına değinen Gül, Riskler minimumdur ama fırsatlar büyüktür. Türkiye’nin risk primi en az 10 Avrupa Birliği ülkesinden daha düşüktür. Kamu maliyesi sağlamdır, borçlarımızın Gayri Safi Milli Hasıla içindeki oranı çok düşüktür. Bütçe açığımız yine aynı şekildedir. Köklü reformları da yaptığımız için özellikle bankacılık sektöründe zamanında reform yaptığımız için gelecekle ilgili tahmin rahatlıkla yapılır. Yani öngörülebilirliği çok açık olan bir ülkedir. Bu fırsatı herklesin değerlendirmesini isterim. Türkiye’de, yalnız, ortaklıklar halinde, Türk şirketleriyle, ya da dışarıda çok büyük iş imkanları olduğu kanaatindeyim ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanının ilk ziyaretinin önemine vurgu yapan İsviçre Konfederasyon Başkanı Doris Leuthard ise, bu fırsatla iki ülke arasındaki ilişkileri görüşme fırsatı bulduklarını ifade etti. Yeni ilişkiler geliştirebilmek bakımından iki ülkenin birbirinden faydalanabileceğini ifade eden Leuthard, Türkiye’nin yüzde 7  8 büyüme oranlarıyla sağlam bir mali çerçeve çizdiğini söyledi. Turizm sektöründeki gelişmelerden memnuniyet duyduğunu ifade eden Leuthard, her iki taraf açısından bir potansiyel olduğunu düşündüğünü kaydetti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile İsviçre’de bulunan ve toplantıda Türkiye’yi tanıtan bir konuşma yapan Türkiye Yatırım Ve Destek Tanıtım Ajansı Başkanı Hüseyin Aslan da, Avrupa’nın en büyük nüfusuna sahip Türkiye’nin dünyanın en büyük 16ncı ekonomisine sahip olduğunu belirtti. Türkiye’de 63 milyon cep telefonu kullanıcısı olduğunu ifade eden Aslan, bu rakamların teknolojinin Türkiye’de nasıl kullanıldığının işareti olduğunu belirtti. Türkiye’nin en önemli piyasalardan biri olduğunun altını çizen Aslan, Türkiye’nin en büyük gelişim gösteren ülkelerden birisi olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin otomotiv sektöründe Avrupa’nın en büyükleri arasında olduğunu kaydetti.

"Her şey dahil sistemle turistleri çekiyoruz"

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, eleştirilere neden olan 'Her şey dahil sisteminin' Türkiye'nin tanıtımına ve paralı turistin gelmesine katkı sağladığını belirterek, ''Türkiye artık turizmini kaliteli bir hale getirecek olan alt yapıyı yeni kurmaya başladı. Ben her şey dahile minnettarım çünkü bu kadar insanı getirdi. Bu sistemin içini ne kadar iyileştirirsek o kadar paralı turisti ülkemizde ağırlayacağız'' dedi.

'Her şey dahil' sisteminin içinin doldurulmasının önemine değinen Bakan Günay, özel sektörün rekabet içinde çalıştığını, turistin iyi yemek, temiz yatak ve düzgün turlarla Türkiye'den memnun ayrılmasının sağlanması gerektiğini söyledi.

Bakan Günay AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, her şey dahil sistemiyle gelen turistin Türkiye'den mutlu ayrılması halinde, o turist üzerinden Türkiye'nin tanıtımının yapıldığını ifade ederek, ''Turist ülkesine döndüğünde 100 doların içinde güzel yemekler yediğini, iyi turlara katıldığını anlatıyor ve benim reklamımı yapıyor. Ben de her şey dahil sayesinde 30 milyon turiste doğru gidiyorum'' diye konuştu.

Bir yandan ucuz turistin sayısının arttığını, diğer taraftan bir turizm ülkesi olan Türkiye'nin paralı turistin tercihleri arasına girdiğini dile getiren Bakan Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bizim kişi başı yüksek rakamlara satılan otellerimiz var, ziyaretçilerimiz buralara da gelmeye başlıyor. Bu sistem bir tanıtım aracı aynı zamanda. Bu işi iyi taşırsak, her şey dahilin içini iyi doldurursak kaliteyi düşürmezsek, daha iyi bir duruma doğru gideceğiz.

Ülkemize gelen ziyaretçilerin 15-20 milyonu yine her şey dahille gelenler, 5-10 milyonu da maddi geliri üst düzey turist olacak. Türkiye artık turizmini kaliteli bir hale getirecek olan alt yapıyı yeni kurmaya başladı. Ben her şey dahile minnettarım çünkü bu kadar insanı getirdi. Bu sistemin içini ne kadar iyileştirirsek, o kadar paralı turisti ülkemizde ağırlayacağız. Hedef ve reklam kitlemizi ona göre yönlendirmeye başladık.''

Japon yatıştırıcı

Trafiğe takılıp davete geç kalan Japonya Ankara Büyükelçisi, yardım teklifinde bulundu.

2010 Türkiye'de Japonya Yılı" kapsamında gerçekleştirilen "Nagasaki-Hiroshima Atom Bombası Sergisi", Ankara'dan sonra İstanbul'a taşındı. Sergiye Japon Büyükelçisi Nobuaki Tanaka ve Japonya'dan gelen ve atom bombasından sağ kurtulanlar katıldı. Çok sayıda davetlinin yer aldığı ve İstanbul Taksim'deki Japonya Eski Başkonoslosluğu binasında açılan sergide, toplam 200 bin kişinin hayatını kaybettiği atom bombasıyla ilgili fotoğraflarda, mağdurların yaşadığı acı dolu anlar yansıtılıyor.

Büyükelçi:Trafik sorununa çözüm için yardıma hazırız
Serginin açalışına trafik nedeniyle geç gelen Japonya Ankara Büyükelçisi Nobuaki Tanaka, gün boyu trafikte kaldıklarını ve bu nedenle sergiye geç katıldıklarını dile getirdi. Geç katılması nedeniyle davetlilerden özür dilen Büyükelçi Tanaka, "Türkiye ile çok güzel dostluğumuz var. Eğer karşılıklı nasıl yardımlaşabiliriz dersek, trafik sorununu çözmemiz lazım.Bu konuda yardıma hazırız" dedi.
Büyükelçi Tanaka'nın sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.

Skype'ta aynı anda 25 milyon kullanıcı!

Skype, 24 Kasım'da aynı anda çevrimiçi bulunan kulanıcı sayısında yeni bir kilometre taşına ulaştı: 25 milyon kullanıcı! Skype'ın yazılımı, İstanbul'daki annelerden, Amerika'daki çocuklarına; Fransada'ki iş adamlarından Seul'daki sağlayıcılarına kadar dünyanın her yerinden kullanıcının aynı anda rahatça iletişim kurabileceği şekilde tasarlandı.

2009 yılında kullanıcılar 113 milyar dakika Skype'tan Skype'a sesli ve görüntülü görüşme yaptılar. Bu yılın ilk altı ayında ise Skype'tan Skype'a dakikaların %40'ı video görüşmeleriydi. Bütün bunlar neredeyse 800 kişi tarafından yaratılan bir yazılım sayesinde gerçekleşti. Skype bunu nasıl başarıyor?

Skype yetkilileri " Çok basit " diyor. " Aklımızda sadece en iyi iletişim araçlarını bütün dünya için yaratmak var. Sadece buna odaklanıyoruz. Bu bir hobi değil- biz buyuz. Skype'ta tek bir tutkumuz var: her gün milyarlarca insanı kucaklayan iletişim ürünlerini sunmak."

Skype yazılımı; ağ topografyasının, güvenlik duvarlarının, farklı işletim sistemlerinin, çoklu cihazların ve sayısız bağlantı çeşitlerinin karmaşıklığı ile başa çıkıyor. Kullanıcılarına ise sadece sevdiklerine kavuşmak kalıyor.

Skype 25 milyon kulllanıcıyı kutluyor.

OMV'nin CEO'suna Insider davası


Viyana Savcılığı, geçtiğimiz ay Petrol Ofisi'ndeki Doğan hisselerini satın alan Avusturyalı OMV firmasının Yönetim Kurulu Başkanı Wolfgang Ruttenstorfer hakkında dava açtı. Mart ayında görevinden ayrılacak olan Ruttenstorfer hakkında borsayı manipüle ettiği gerekçisiyle dava açıldı. Davaya konu olan olay, OMV'nin 2009 yılı Mart ayında Macaristan petrol şirketi MOL'un Ruslara satışı sırasında başkanın 632 bin Euro'luk OMV hissesi alması. 23 Mart'ta alınan hisselerden bir hafta sonra 30 Mart tarihinde OMV, MOL şirketini elinden çıkardı.
Satış işleminden sonra borsada işlem gören OMV hisseleri değer kazanmıştı. Finanz Denetim Kurumu FMA, alım işleminde haksız kazanç oluştuğu kanaatine vardığını ifade ederek savcılığa şikâyette bulundu. OMV Başkanı Ruttenstorfer ise kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyerek, kendisinin dürüst davrandığını ve suçsuzluğunun ortaya çıkacağına inandığını ifade etti. Başkan Ruttenstorfer, Teftiş Kurulu'nun yaptığı başvuruya yazılı olarak itiraz etti.

Çocuklu kadınlara 5 kapılı Evoque


Range Rover’in Paris Otomobil Fuarı’nda 3 kapılısını gösterdiği yeni modeli Evoque’un 5 kapılı modelinin fotoğrafları da yayınlandı. 5 kapılı Evoque, 3 kapılı model kadar iç gıcıklayıcı görünmüyor ama fazla iki kapısından ötürü daha pratik olacağı kesin. Her versiyon da 2011 yılının eylül ayında piyasaya çıkacak. Tasarımın hakkını yemeden Range Rover’in tüketicinin karşısına otomobili seven herkesi etkileyecek bir tasarımla çıktığını kabul etmek gerekiyor.

Evoque gerek 3, gerekse 5 kapılı modeliyle piyasa çıkacağı söylenen 2011 yılının sonundan itibaren kesinlikle yeni bir hayran kitlesi yaratacak. Otomobilin 3 kapılı versiyonu tanıtılırken hedef kitlenin kadınlar olduğu belirtilmiş, toplam satışların en az yarısının kadın sürücülere yapılmak istendiği açıklanmıştı. Eğer 3 kapılı Evoque’u yalnız yaşayan kadınlar satın alacaksa, 5 kapılı versiyonu kesinlikle çocuklu kadınlar satın almak isteyecektir. Tabii bu otomobilin de, tıpkı diğer Land Rover modelleri gibi kendi segmentinin premium kategorisinde yer alacağını hatırlatmak gerek. Evoque, bu segmentte artık alışıldığı üzere iki ve dört tekerlekten çekişli olarak satışa sunulacak. 3 ve 5 kapılı versiyonların boy, en, aks mesafeleri aynı. Avrupa satış fiyatlarının, vergiler ülkelere göre farklılık gösterse de iki tekerlekten çekişli versiyon için 35 bin Euro, dört tekerlekten çekişli olan için ise 37 bin Euro’dan başlayacağı açıklandı. Türkiye fiyatları için 2011 yılını beklemek gerekiyor.
Evoque, kadın otomobil kullanıcıları sadece tasarımıyla, renkleri ve iç mekân tasarımıyla değil, aynı zamanda uzayıp giden opsiyon listesiyle de etkilemeye çalışıyor. Gelişmiş bir park asistanı, iç ekrandan otomobilin tüm çevresinin 5 adet kamerası, DVD eğlence sistemi gibi aksesuvarların yanı sıra çift renkli deri koltukları ve iç gıcıklayıcı gövde renkleriyle Evoque bir otomobilden çok 4 metre 35 santimetre boyunda prestijli bir mücevher gibi sunuluyor.

Yeni Evoque’un içi de dışı gibi albenili tasarlanmış. İç mekânında oldukça fazla deri kullanılan otomobilde, Jaguar XF serisinde kullanılan çevirmeli vites düğmesine yer verilmiş

5 KAPILI VERSİYON DAHA RAHAT

5 kapılı versiyonun tavanı 3 kapılı modele göre önden üç, arkadan ise 4 santimetre daha yüksek. 3 kapılı modelde boyu 1 metre 78 cm’nin üzerindeki yolcular arka koltukta başlarını eğerek oturmak zorundayken, 5 kapılı modelin arka koltukları 1 metre 80 cm’nin üzerindeki yolcular için bile rahat bir yolculuk imkânı sunacak. Yeni Evoque’un üzerine başlangıçta 150 ve 190 beygir gücünde 2.2 litre TD4 ve SD4 dizel ve 240 beygir gücünde Si4 2.0 Turbo benzinli motorlar bulunacak.

İMKB Başkanı'ndan ilginç tavsiye

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, hanımlara 'çocuklarınızın geleceği açısından günlerinizde altın değil, hisse senedi kullanın' çağrısı yaptı. Türkiye nüfusunun yüzde 1,5'nin hisse senedi sahibi olduğunu belirten Erkan, hedeflerinin 10 yıllık süreçte, halen 1 milyon 50 bin olan hisse senedi sahibi sayısını 7 milyona çıkarmak olduğunu kaydetti. 

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray ise "Hisse senedi uzun vadede en çok kar ettiren yatırımdır." dedi.

İMKB, SPK, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliği (TSPAKB) ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından düzenlenen Halka Arz Seferberliği Bursa Zirvesi için Bursa'ya gelen ekonomistler gazetecilerle sohbet toplantısında buluştu. Toplantıya SPK Başkanı Vedat Akgiray, İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, TSPAKB Başkanı Nevzat Öztangut, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve BTSO Meclis Başkanı İlhan Parseker ile SPK ve İMBK yönetim kurulu üyeleri katıldı. SPK Başkanı Vedat Akgiray, hisse senedinin uzun vadede en çok kazandıran yatırım aracı olduğunu söyledi. Akgiray, "75-80 yıllık süreçte hiçbir borsada hisse senedi uzun vadede zarar ettirmemiştir. Hisse senedi uzun vadede kesinlikle en çok kar ettiren yatırım aracıdır. Hiçbir 5 yıllık süreç gösteremezsiniz ki hisse senedi zarar etsin." diye konuştu.

BORSADA İŞLEM GÖREN FİRMALARIN ÜÇTE İKİSİ KOBİLERDEN OLUŞUYOR

Toplantıda, hedeflerinin halen 341 olan borsada işlem gören şirket sayısını Cumhuriyetin 100. kuruluş yılı olan 2023'te 1000'e çıkarmak olduğunu belirten İMKB Başkanı Hüseyin Erkan ise Türkiye nüfusunun yüzde 1,5'inin hisse senedi sahibi olduğunu kaydetti. Gelişmiş ülkelerde bu rakamın yüzde 30-40'ları bulduğunu dile getiren Erkan, 1 milyon 50 kişinin direk hisse senedi sahibi olduğunu, 3 milyon 250 bin kişinin ise yatırım fonu kullandığına dikkat çekti. Erkan, hedeflerinin 10 yıllık süreçte ülke nüfusunun yüzde 10'luk bölümünün hisse senedi sahibi olmayı hedeflediklerini söyledi. Küçük yatırımcıya da hisse senedini anlatacaklarını belirten Erkan, borsada işlem gören 341 firmanın üçte ikilik bölümünün KOBİ'lerden oluştuğunu vurguladı. Halka arz Seferberliği Bursa Zirvesi için 700 firmaya davetiye gönderdiklerini, ancak 111 firmanın zirveye katıldığını belirten Erkan, şöyle konuştu: "Siyasi bir yarış içerisinde değiliz. Bu tür zirveleri rakamlarla değerlendirmek yanlış. İstanbul'da da borsada işlem görebilecek 2 bin firmaya davet gönderildi, 300'ü geldi."

Halka arz seferberliğinin yanı sıra yatırımcılara da hisse senedi seferberliği başlatacaklarını anlatan İMKB Başkanı Erkan, ev hanımlarına 'Günlerinizde hisse senedi kullanın' tavsiyesinde bulundu. İMKB Başkanı Hüseyin Erkan şunları kaydetti: "Bayanların geleneksel günlerinde neden altın, bilezik, para yerine hisse senedi kullanılmasın? Yatırım amacıyla günlerde hisse senedinin kullanılmasını isteriz. Çocuklarının geleceği açısından uzun vaadede en çok kazandıran yatırım aracının hisse senedi olduğunu konuşuyoruz. Böyle bir ortamda hanımlarımız neden günlerde altın kullanmasın?" şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE PARLAYAN YILDIZ, ÖNÜMÜZDEKİ BİR YILI NET GÖRÜYORUZ"

SPK ve İMKB başkanlarının 'rakamlara takılıp kalmayın' çağrısına rağmen bir gazetecinin 'Türkiye'de kaç yılı net olarak görebiliyorsunuz?' sorusu salonda gülüşmelere sebep oldu. TSPAKB Başkanı Nevzat Öztangut, Türkiye'de net olarak önlerindeki bir yılı gördüklerini belirterek, "Dünya halen krizi atlatamadı. İrlanda ve Portekiz'i halen konuşuyoruz. Seçim yılı, ekonominin hareketlenmesi demektir. Seçim sonrası istikrar sağlanıp rakamlar 'yatırım yapılabilir' seviyeye çıkartılırsa durumu iyi olan Türkiye'nin 1 yıl sonraki durumu çok daha iyi olacaktır." ifadesini kullandı.

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Parseker de, krizlere alışık Türkiye'nin bu sene yüzde 6,8 büyümesinin beklendiğini, kendisinin büyüme oranını yüzde 7-7,5 arasında tahmin ettiğini söyledi. 

5 YIL SONRA İMKB'NİN GELİŞTİĞİNİ GÖREBİLİYORUM

İMKB Başkanı Hüseyin Erkan da eskiden 1-1,5 ay sonrasını göremediklerini, ancak şimdilerde güzel gelişmeler olduğunu dile getirdi. İMKB'nin 5 yıl sonrası büyük gelişme göstereceğini, yabancı yatırımcılar tarafından aranılan bir borsa olacağını vurgulayan Erkan, "5 yıl sonrasının planlamalarını yapıyoruz. 5 yıl sonra İMKB'nin yabancı yatırımcıların gözdesi olduğunu, büyük gelişme göstereceğini görüyorum." değerlendirmesinde bulundu. 

Bir İngiliz yazarının 'İyimserlik zaferi' isimli kitabından alıntı yapan SPK Başkanı Vedat Akgiray da reel faizlerin 1992-1993 yıllarında yüzde 30-40 seviyelerine çıktığını hatırlattı, ve hiçbir 5 yıllık süreçte hisse senedinin yatırımcısına zarar ettirmediğini ifade etti.

Böyle trafik ışığı görmediniz...

Trafikte ne kadar sabırlısınızdır? Peki, trafik ışıklarını beklerken fazlasıyla sıkılır mısınız? Eğer bu sorulara cevabınız "evet" isegeliştirilmiş olan bu yeni sistem tam da size göre demektir.

Halihazırda bulunan geri sayım mantığının bir üst seviyesine çıkmayı planlayan tasarımcılar, trafik ışıklarının tamamen Led birekran üzerinde sürücülerin hizmetine sunacaklar. Bir kum saati şeklinde olacak olan yeni trafik ışıkları zamanla azalacak ve kırmızıdan sarıya, sonrada yeşile dönecek. Böylece ışıkta tam olarak ne kadar bekleyeceğimizi net bir şekilde görebileceğiz.

Böyle bir sistem sürücülere ne kazandırır tartışılır ama en azındangörsel olarak farklı bir deneyim yaşatacağı kesin.

"Louis Vuitton’da hayallere sınır koymuyoruz"

25 Kasım 2010 Perşembe

Dünyada lüks denildiğinde en bilinir marka olarak anılan Fransız Louis Vuitton 1996 yılında girdiği Türkiye’de lüksün öncülerinden oldu. ‘İndirim yok’ ‘Pazarlık yok’ ‘Outlet  yok’ prensibiyle çalışan Louis Vuitton’un CEO’su ve Başkanı Yves Carcelle Türkiye’ye  girerken Türkleri tanıyıp kültürü bilenlerin kendilerine ‘Pazarlığa hazır mısınız?’  uyarısında bulunduğunu söyledi. Cercelle, “Yeni pazarlarda mağazayı ilk açtığımızda bazen kültür gereği pazarlık yapan müşterilerimiz olur. Türkiye için aldığımız bu uyarıyı  Hindistan’a girerken de aldık. Ama bu sadece pazara ilk girdiğimiz dönemlerde karşılaştığımız bir durum oluyor” dedi.

OSMANLI BAĞIMIZ VAR’

İstanbul’da 3 mağazası bulunan Louis Vuitton dün Türkiye’de açtığı ikinci mağaza olan  Bağdat Caddesi mağazasını caddenin karşısına taşıdı ve metrekareyi 3 katına çıkardı.  Eski mağazalarını ‘ayakkabı kutusu’na benzeten CEO, “Sadece karşı caddeye geçmedik, bu değişimle sanki bir yüzyılı devirdik” dedi. Louis Vuitton’un Türkiye’yi  keşfinde Yves Carcelle’in de önemli bir etkisi olmuş. Marka henüz Türkiye pazarına  girmeden önce geldiği tatillerde Nişantaşı’nı şehrin moda merkezi olarak keşfettiğini  söyleyen Cercelle şöyle devam etti: “Nişantaşı’nda operasyonunu açan ilk lüks marka  olmak bizim için çok önemliydi. Nişantaşı mağazasını açtığımız dönemi hatırlıyorum. 12  yıl önce köprüyü geçip Bağdat Caddesi’ndeki ilk mağazamızı açtığımızda da çok  heyecanlanmıştım. İki kıtada 3 mağazaya sahip olabileceğimiz başka şehir yok. Aslında  Türkiye ile Louis Vuitton ilişkisi oldukça köklü. Biz ilk özel sipariş ürünümüzü o zamanlar Osmanlı topraklarında olan Mısır’a satmıştık. Aramızdaki link gerçekten güçlü.”  Türkiye’de 4 mağazaya çıkmak konusuna sıcak bakan Carcelle, “Bunun zamanı belli  değil. Önce varolan mağazalarımızı istediğimiz şekle getireceğiz. Nişantaşı ve İstinye  Park mağazalarımızın duvarlarını itmemiz de gerekebilir” diyor.

DEFOLU ÜRÜNLERİ ÇALIŞANLARA SATIYORUZ

2009 yılında dünyada çift haneli büyüme yakalayan Louis Vuitton bunu sadece el yapımı çanta, ayakkabı  yaparak sağlamıyor. Hiç indirim yapmaması da müşterisine “Bu çantayı bugün al. Yarın sadece daha pahalı olabilir” mesajı veriyor. Outlet’i bile yok. ‘Seri sonu ürünleri ve  küçük defoluları ‘napıyorsunuz’ sorumuza Cercelle “Önce çalışanımıza satıyoruz. Kalanları da imha ediyoruz” cevabı veriyor.

‘GÖCEK’TE TAKLİT GÖRÜYORUM’

Carcelle, taklit ürünler konusundaki bir soru üzerine de 20 yıldan fazla bir süredir işini  çok sevdiğini ancak kendisini mutsuz eden tek şeyin “taklitçilik’’ olduğunu anlattı. Özellikle yaz döneminde Bodrum, Göcek gibi bölgelerde taklit ürünlere rastladığını ifade eden Carcelle, “Taklit ürünlere karşı kesinlikle toleransımız yok. Bunun gerçekten suç  olduğunu düşünüyoruz. Bunun için özel ekiplerimiz var. Bu yanlış bir ekonomi’’ diye  konuştu. Pazara girdikleri yıllarda çoğunluğun Mao ceketi giydiği Çin’de de hızla  büyüdüklerini söyleyen Carcelle, “Mağaza sayımız hızla artıyor. Çin bize coğrafyayı öğretti” diyor.

Uçağa bardak taşıma çantası yaptıran bile var

“Bugüne kadar sizi en çok şaşırtan siparişler neler oldu” sorumuza “Nargilesini taşımak için bize özel çanta siparişi veren şeyh” yanıtı veren Carcelle bir enteresan örneği de  şöyle anlattı: “Çok titiz bir müşterimiz var. Sürekli uçuyor. Ama uçakta business bile  uçsa bardakların temizliğine güvenemiyor. Ona evindeki kadehlerini yanında taşıması  için özel bir çanta yaptık.” Louis Vuitton’da hayallere sınır koymadıklarının altını çizen  Carcelle, “Siz isteyin. Siz timsahlarla dolu bir gardrop isteyin. Biz sizin için timsahları öldürürüz” dedi. Louis Vuitton’un aldığı önemli bir sipariş de dünya kupasını LV ile taşımak isteyen FİFA’nın talebiydi. Bu sipariş için FİFA’ya kupa taşıyacakları özel bir  ürün üreten Louis Vuitton’un bu özel üretim karşılığında FİFA’dan ücret almadığını söyleyen Carcelle, “Kupayı kaç kişinin karşıladığını düşününce bizim için mükemmel  tanıtım oldu. Bence çok daha kazançlı çıktık” dedi.

Türkmarkalar 150 yıl beklesin!

Türkiye’de 30 yıllık çantasını bile astarını değiştirerek kullanan kadın müşterileri olan  Louis Vuitton Türk kadınını seviyor. Onu “Modaya meraklı ve sofistike” olarak tanımlıyor.  Türkiye için de hem potansiyel görüyor. Hem de “Gelişmekte olan” sınıfına  sokuyor. CEO ve Başkan Carcelle’ye göre Türkiye’de özel üretim ürünlere talep var.  Özellikle saat için bu alanda talep aldıklarını dile getiren Carcelle, “California’da olsak vitrinimizde ultra lüks spor ayakkabılar olurdu. Ama Türkiye’de ultra lüks spor ayakkabı  sergiliyoruz. Ülkelerin beğenilerini ürün seçerken göz ardı etmiyoruz” diyor. Şu sıralar  Hermes’i alacağı da konuşulan Louis Vuitton’un bu kararıyla ilgili net bir açıklama yapmayan Carcelle, “Biz her ülkede  büyüyoruz. Bu da beklentimizin üzerinde oluyor.  İnsanlar kriz dinlemekten öyle sıkıldı ki, günün sonunda kriz olsa da bizim müşterilerimizin cirosu arttı. Şimdi onlar hep istedikleri o ayakkabılara sahip olmadan  ölmek istemiyor” diyor. Çantalardan ayakkabılara kadar tüm ürünlerini el yapımı üreten  marka hiçbir şekilde distrübütörlük vermiyor. Bu yolla kaç ülkeye girerse girsin hem  butik duruşunu hem de bulunabilirliğini kontrol ediyor.

Boyner: Yolculuk ruhumu eğitiyor

Kuruluşundan bu yana Louis Vuitton, Türkiye’deki ikinci mağazası olan Bağdat Caddesi mağazasını caddenin hemen karşısına, eskiden ev olarak kullanılan ve renove edilen binaya taşıyarak iki katına  çıkardı. 193 metrekare alanda iki kata konumlanan bu mağaza açılışından önce 12 Türk kadınına ‘Yolculuk nedir’ diye sordu. Cevapları da mağazanın dış cephesini kapladığı bir enstalasyona taşıdı ve bu enstalasyonu bir  perde altına gizledi. Dün gece gerçekleştirilen açılış partisi sırasında kaldırılan bu  perdenin altında TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Akbank CEO’su Suzan Sabancı Dinçer,  sanatçı Serra Yılmaz gibi birçok önemli kadının cevabı yer aldı. Suzan Sabancı Dinçer  yolculuğu, “Hareket noktasından itibaren değer yaratabildiğim ve hayatta yenilikler  katabildiğim süreç” olarak tanımlarken, Ümit Boyner’in tanımı şöyle oldu: “Yolculuk  yaşamın tadlarını, hislerini, renklerini keşfetmektir. Ruhumun ve beynimin en etkili  eğitmeni yolculuktur.” Yazar Elif Şafak, sanatçı Jale Yılmabaşar, Gaye Çevikel, Bilgi  Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Deniz Ülke Arıboğan da yoculuğu tarif eden isimler  arasında yer aldı.

Zengin adam yürüyüşünden bellidir

Charles Darwin, Cinsel Seleksiyon kuramına göre kadınlar üremenin sınırlı faktörü olduğu için erkeklerin kadınlara ulaşmak için rekabete girmesinin kaçınılmaz olduğunu söyler.
“Erkekleri kadınlar seçer. Kadınların seçim kriterlerinin başında da erkeğin sosyo-ekonomik statüsü gelir. Bu yüzden bu statüyü yakalamak ve göstermek erkekler için önemlidir” diyor Darwin.
Viyana Üniversitesi’nden Alain Schimitt ile Alman bilim adamı Klauz Atzwanger’in 15 yıl önce yaptıkları ve geçen ay yeniden yayınlanan araştırmasına göre de erkeklerin sosyal-statüsünü yansıtmak için başvurdukları en yaygın (ve en kolay) yöntem yürüyüş şekilleri. Farklı sosyo-ekonomik gruplardan yaklaşık 2 bin erkek ile anket yapan ve yürüyüşlerini gözlemleyen Schimitt ve Atzwanger, daha zengin erkeklerin dik ve hızlı yürüdüğü, bunu kadınları cezp etmek için yaptıkları gibi rakiplerine gözdağı vermeyi de amaçladıkları sonucuna ulaşmış.

22.8 santimlik 'gökdelen' topuk

Dünyanın en yüksek topuklu ayakkabı "The Sky Heel" İngiltere'de üretildi. Kadınların ayaklarını yerden biraz daha kesmek için üretilen ayakkabının topuğu 22.8 santimetre. Yüksek topuğu kadar inceliğiyle de dikkat çeken ayakkabı gelecek yıl piyasada olacak ve 100 dolardan satılacak. "Über" ya da "gökdelen" topukları ilk olarak 15'inci yüzyıl Avrupası'ndaki aristokrat kadınlar tercih etti. Yanlarında yürümek için mutlaka bir hizmettar bulunduruyorlardı.

Samsung Galaxy Tab Türkiye'de

Turkcell kanalıyla kullanıcılara ulaşacak olan ve ses, kısa mesaj ve görüntülü görüşme özellikleri ile birlikte gelen Galaxy Tab, Android işletim sistemini kullanıyor. 190.1x120.45x11.98 mm ebatlarında olan ve görüntülü görüşme için 1.3 megapiksel dahili kameraya sahip olan Galaxy Tab, ayrıca arka yüzünde de 3.2 megapiksel kamera barındırıyor. 385 gram ağırlığında olan ve bir avuca rahatça sığabilen Galaxy Tab’ta 16 GB’lık dahili hafıza bulunuyor ve microSD yuvası sayesinde depolama alanı 32 GB’a yükseltilebiliyor.


GOOGLE MAPS İLE NAVİGASYON

Power SGX540 grafik yongasının yanında 1 GHz Cortex A8 işlemcisiyle dikkat çeken Galaxy Tab, tam şarjda 7 saat video izlemeye olanak veriyor. Navigasyon özelliği için Google Maps’tan faydalanan Galaxy Tab, hızlı internet bağlantısını da destekliyor. Bu sayede Galaxy Tab ile 7.2 Mbps (HSDPA) ve 5.76 Mbps (HSUPA) hızında internete girebilmek mümkün.

CEP TELEFONU OLARAK DA KULLANILABİLİYOR

SIM kartının takılmasıyla birlikte cep telefonu olarak da kullanılabilen Samsung’un tablet bilgisayarında görüşme yapabilmek için Bluetooth kulaklık veya kablolu kulaklık kullanılabiliyor. İstendiği taktirde sesi dışarıya alarak bu şekilde de görüşme yapabilmek mümkün.

İŞTE FİYATI

Turkcell aracılığıyla Türkiye’de kontratsız 1.699 TL’ye kullanıcılara sunulan Galaxy Tab, 24 aya kadar varan seçeneklerle kontratlı olarak da temin edilebiliyor.

“TABLET PİYASASINA YENİ BİR SOLUK KAZANDIRACAK”

Samsung Electronics Türkiye, Cep Telefonları Pazarlama Direktörü Atilla Algan, Galaxy Tab’in Türkiye pazarına girişiyle ilgili olarak şu sözleri dile getirdi: “Galaxy Tab, sunduğu gelişmiş özellikleri ile tablet piyasasına yeni bir soluk kazandıracak. Güçlü ve yenilikçi yapısıyla öne çıkacak Galaxy Tab’in Türkiye’deki varlığını, Turkcell ile kuvvetlendiriyor olmamızdan heyecan duyuyoruz”.

Mozilla, 'App Store' açacağını onayladı!

Mozilla, geçen hafta yayınladığı raporda, kârlarının geçen yıla göre yüzde 34 arttığını belirtirken, kuruluşun gelecekte neler planladığını da açıkladı.

Bu planlardan biri, Android'de çalışan bir Firefox ve rapora göre birkaç ay içinde yayınlanacak. Daha şaşırtıcı bir plan ise kuruluşun "Açık Web Uygulaması Ekosistemi" adını verdiği platformdan ve aygıtlardan bağımsız bir uygulama mağazasıydı.

Bir uygulamayı kullanarak oluşturduğumuz bilgilerin, o uygulamada veya platformda sıkıştığını düşünen Mozilla'ya göre kullanıcı internetle tam manasıyla bir araya gelemiyor, oluşturulan bilgilere bağlantı verilemiyor ve bulunması zor oluyor. Mozilla, "Açık Web Uygulaması Ekosistemi" ile bu sorunlara bir çözüm getirmeyi düşünüyor.

Mozilla, web uygulamalarının taşınabilirlik ve platformlar arası destek için HTML5, CSS ve Javascript kullanması gerektiğini belirtiriyor.

Apple'ın App Store'undan sonra, Google'da Chrome Web Store üzerinde çalışmalara başlamış, Mozilla ise benzer planlarını Mayıs ayında duyurmuştu.

Şifre unutmaya son

Onlarca şifreniz var ve artık hepsi birbirine girmiş durumda: Öyleyse bu ufak cihaz tam size göre...

İnternette üye olduğunuz bazı siteler, şifrelerinde büyük harfi zorunlu kılarken bazıları rakamsız şifre kabul etmiyor. Her siteye aynı şifreyi vermememizi söyleyen güvenlik uzmanlarını da dinlediğimiz zaman, elimizde birçok kullanıcı adı ve şifre birikiyor. Bunları bir not halinde masanın üstünde ya da orada burada bırakmanın da pek güvenli olmadığını düşünürsek, karşımıza Password Memory Keeper çıkıyor.

50 hesaba kadar kullanıcı adı, şifre ve PIN kodu saklayan bu cihaz, bütün şifre yükünü ellerinizden alıyor ve kendisine yüklüyor. Bu cihazla beraber, hangi siteye hangi kullanıcı adını vermiştim hangi şifreyi kullanmıştım, derdi de son buluyor. Şarj edilebilen oldukça güvenli bu cihazda şifrelerinizi saklamak istiyorsanız tabii ki 29.50 doları gözden çıkartmanız gerekiyor.

Eylül'de trafiğe 80 bin araç çıktı

İstatistik Kurumu verilerine göre eylül ayında trafiğe 80 bin 522 araç girdi. Bu araçların 38 bin 997'sini otomobil oluştururken, 17 bin 735'ini kamyonet, 15 bin 615'ini ise motosiklet aldı. 2 bin 940 traktör de trafiğe kaydoldu.

Trafiğe kaydı yapılan motorlu taşıt sayısı eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 26,2 azaldı. Geçen yılın aynı ayına göre ise yüzde 12,7 arttı. Ocak - Eylül döneminde trafikteki toplam taşıt sayısı 549 bin 619 arttı. Ocak-Eylül döneminde 661 bin 193 adet taşıtın trafiğe kaydı yapılırken, 111 bin 574 adet taşıtın ise trafikten kaydı silindi. Eylül ayı sonu itibariyle trafiğe kayıtlı toplam 14 milyon 866 bin 319 taşıtın yüzde 49,8'ini otomobil, yüzde 16'sını motosiklet, yüzde 15,8'ini kamyonet, yüzde 9,3'ünü traktör, yüzde 4,9'unu kamyon, yüzde 2,6'sını minibüs, yüzde 1,4'ünü otobüs, yüzde 0,2'sini ise özel amaçlı taşıtlar oluşturuyor.

Eylül ayında trafikten ilk defa tescil belgesi alan 80 bin 522 adet taşıtın yoğunluk sırasına göre illere dağılımına bakıldığında; İstanbul yüzde 29,7 ile ilk sırayı aldı. Ankara yüzde 8,2, İzmir yüzde 6, Antalya yüzde 4, Bursa yüzde 3,5, Adana yüzde 3,1, Mersin yüzde 2,9, Hatay yüzde 2,3, Konya yüzde 2,2, Gaziantep yüzde 2,2 ile onuncu sırada geldi.

Aile fotosunda unutulan detay

Google'ın telefonu Nexus One piyasaya çıktıktan yalnızca birkaç ay sonra arama devinin CEO'su Eric Schmidt, Nexus markasının bittiğini ve artık daha fazla bu seride telefon çıkmayacağını, açıklamıştı. Ancak bu açıklamanın gerçek olmadığı, Nexus S ile belli olmuştu.

Picasa'ya ailesiyle Amerikan Futbolu izlerken fotoğrafını koyan bir Google çalışanı, Nexus S telefonunun sehpanın üstünde olduğunu fark etmedi. Engadget ise birçok fotoğrafın içinden bu küçük detayı yakaladı ve anında yayınladı. Samsung tarafından yapılan bu telefon daha önceden gösterilmişti ancak bu fotoğraftan yola çıkarak, telefonun artık çalışanlara dağıtılmaya başlandığını söyleyebiliriz.

Telefonla ilgili detayları, bu fotoğraftan görüp söyleyebilmek oldukça güç, ancak telefonun Nexus One ve Galaxy S arasında bir görünüme sahip olduğunu görebiliyoruz.

Opel Meriva da artık 5 yıldızlı!

Ters açılan kapıları ve birçok yenilikleriyle dikkat çeken yeni  Opel Meriva güvenlik performansıyla Euro NCAP tarafından beş yıldızla ödüllendirildi. Astra ve Insignia’nın izinden giden yeni Meriva, yolcu koruması, çocuk güvenliği, yaya koruması ve güvenlik yardımı olmak üzere dört ana kategorinin her birinde en iyi sonuçları elde etti.  Euro NCAP testleri Meriva’nın yenilikçi ters açıyla açılan arka kapılarının yüksek seviyede emniyet sağladığını onayladı. FlexDoors (esnek kapılar) aracın hızı 40km/saat noktasına ulaştığında otomatik olarak kilitleniyor. Bir kaza durumunda bu kilitleme mekanizması yolcuların araçtan çıkabilmesini sağlamak için kilitleri yine otomatik olarak açıyor.

FlexDoors (esnek kapılar) Meriva’nın başarılı ve dengeli tasarımının önemli bir parçası. Güvenlik programı yolcuların en uygun korumaya sahip olmasına olanak tanıyan sağlam gövde yapısına dayanıyor. Standart donanım beş koltuk için üç noktalı emniyet kemerlerini, ön yolcular için ön ve yan hava yastıklarını ve ön ve arka için baş perde hava yastıklarını kapsıyor. Ön koltuklar çift kademeli emniyet kemeri ön gerilim tertibatına sahip ve beş koltukta da emniyet kemeri hatırlatıcısı var. Ön koltuklardaki aktif kafalıklar arkadan çarpışmalarda en yaygın ve genellikle en uzun süreli yaralanma olan boyun travmasının engellenmesine yönelik tasarlanmış.

Opel Meriva önden çarpmalarda ayak ve alt bacak kısımlarının yaralanma riskini azaltan patentli Katlanabilir Pedal Sistemine sahip. Çarpışma koruma özelliklerine ek olarak yeni Meriva iyileştirilmiş sürüş dinamiklerini desteklemek ve yüksek seviyeli bir etkin güvenlik sağlamak amacıyla frenleme dengesi ve devrilme koruması için daha da iyileştirilmiş yazılım modelleriyle standart olan son nesil Elektronik Denge Programına (ESP) sahip.

Çocukların ve yayaların güvenliği
Meriva güvenlik unsurları geliştirilirken çocuk güvenliğine özellikle dikkat edildi. Bu kategoride elde edilen en iyi puan ek üst askı bağlantı kemerleri için arka dış ISOFIX çocuk koltuğu montaj parçaları ve tespit halkaları ile standart olarak verilen Opel çocuk emniyet koltuklarının sayesinde gerçekleşti. Ön yolcu hava yastığı çocuk emniyet koltuğunun ön koltuğa monte edilebilmesi için devre dışı bırakılabiliyor.

Yeni Meriva yaya koruması konusunda da başarılı bir sonuç elde etti. Tipik yaya kazalarında baş çarpmasının ciddi sorunlarını azaltmak ve bacak ve diz yaralanmalarını önlemek üzere yenilikçi sistemler geliştirildi.

Ssangyong satıldı!

Güney Koreli Ssangyong el değiştirdi ve Hindistan otomotiv devi Mahindra tarafından satın alındı. Hindistan’ın önde gelen otomotiv üreticilerinden Mahindra, zor günler yaşayan Güney Koreli Ssangyong’un yüzde 70’lik hissesini satın alarak 4x4 araçlar konusunda dünyanın sayılı üreticileri arasına girdi. 463 milyon dolarlık anlaşma, geçen yıl iflas koruması altına giren Koreli üretici açısından finansal belirsizliklerin sonu anlamına gelirken, satış sürecinin 2011 yılının mart ayında sonuçlanmasının beklendiği kaydediliyor. Daha önce Hintli Tata, 2004’te Daewoo’nun ticari araç bölümünü satın almıştı. Ssangyong’un Türkiye Distribütörlüğünü  Şahsuvaroğlu Dış Ticaret yapıyor. 

Elektrikli otomobilin vergisi ne olacak?

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, elektrikli otomobillerin yüzde 37 oranında vergilendirilmesine ilişkin, ''Otomotiv sektörünün endişeleri yersiz. Bugün itibariyle elektrikli araçların vergilendirilmesi ile ilgili bir mevzuat düzenlemesi gündemde değildir'' dedi. Bakan Ergün, açıklamasında ''Elektrikli otomobillerin nasıl vergilendirileceği konusu daha sonra Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda Otomotiv Strateji Belgesi son halini aldığında ortaya çıkmış bir konu olacak'' diye konuştu.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, ''Elektrikli otomobillerin nasıl vergilendirileceği konusu daha sonra Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda otomotiv strateji belgesi son halini aldığında ortaya çıkmış bir konu olacak'' dedi.

Nihat Ergün, Türkiye'de otomobillere ilişkin vergilendirmenin Avrupa'ya göre çok yüksek olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'de eski otomobillerin vergilerinin daha düşük, yeni otomobillerin daha yüksek olduğunu, çevreyi kirleten otomobillerin vergilendirilmesinin yeniden ele alınması gerektiğini söyledi.

Bakan Ergün’ün açıklamalarına iki açıdan bakmak gerekiyor. Birincisi, Torba Kanunu’nun bu taslağı, yani yüzde 37’lik vergi teklifiyle bir bardak suda fırtına yaratıldı. Sektör ayağı kalktı ve yoğun bir tepki gösterdi. Bunun üzerine de ortada yarın piyasaya çıkacak elektrikli otomobil olmadığına göre de sektörü rahatlatmak için böyle bir açıklama yapıldı. Yani Nesreddin hoca fıkrası gibi oldu; eşek önce kaybettirildi, daha sonra bulunarak sevindirildi…
İkinci bir bakış açısı da şu olabilir. Eğer halen yurtdışında satılan bir elektrikli otomobili yarın Türkiye’ye getirip kullanmak isteyen biri varsa o yüzde 37 üzerinden vergisini verip otomobili kullanabilecek. Bunun örnekleri de var. Bu araçlarla ilgili son düzenleme EKK’dan sonra şekillenecek. Ancak o zaman Otomotiv Strateji Belgesi somut halini alacak. Yani Torba kanun Taslağı ancak belirli bir zaman dilimi için söz konusu olacak.
Zaten iki gün önce Bakan Ergün’ün bu konudaki teşvik sözlerinden sonra bu vergi taslağı hiç örtüşmedi…

Fiat 500 Amerikalı oldu!

Dünyanın öncü otomobil üreticileri arasında yer alan Fiat’ın bol ödüllü efsanevi modeli Fiat 500, ABD’de de satışa sunuldu. Geçtiğimiz yıl Chrysler Group LLJ ile yaptığı geniş kapsamlı stratejik işbirliğinin ilk adımlarından birini temsil eden Fiat Grubu markalarının ve modellerinin Kuzey Amerika pazarına dönüşü aksiyonu, Meksika üretimi Fiat 500’ün 2010 Los Angeles Otomobil Fuarı kapsamında tanıtılmasıyla start aldı. Fiat Grubu ve Chrysler Grubu CEO’su Sergio Marchionne’nin bizzat katıldığı Fiat 500’ün ABD lansmanında, Fiat Kuzey Amerika Genel Müdürü Laura Soave, “Fiat 500, daima doğru zamanda doğru otomobil olmuştur. Yeni Fiat 500 ile Kuzey Amerika’nın en hızlı büyüyen segmentlerinden birinde tam anlamıyla özel bir otomobil sunmuş oluyoruz” açıklamasını yaptı. ABD pazarı için üretilen Fiat 500, 15 bin 500 USD’den başlayan anahtar teslim satış fiyatıyla dikkat çekiyor. Başta Avrupa pazarlarından Japonya’ya hatta Güney Afrika ve Güney Amerika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada satışa sunulduğu ilk günden bu yana önemli satış adetlerine imza atan Yeni Fiat 500, artık ABD pazarında da satışa sunuldu. Fiat Group’un Chrysler Group ile yaptığı stratejik işbirliğinin önemli bir adımını temsil eden bu atak ile Fiat markası,  Kuzey Amerika pazarına resmen yeniden dönmüş oldu. 2010 Los Angeles Otomobil Fuarı kapsamında Fiat Group ve Chrysler Group CEO’su Sergio Marchionne’nin katılımıyla ABD pazarı için 15 bin 500 USD’den başlayan anahtar teslim fiyatıyla tanıtılan Yeni Fiat 500, Meksika’da üretilmesiyle de dikkat çekiyor.

Bayramda SMS rekoru kırıldı

Turkcell aboneleri, 15-19 Kasım tarihlerine denk gelen arife ve bayram günlerinde toplam 443 milyon görüşme gerçekleştirerek yakınlarıyla yaklaşık 800 milyon dakika konuştu. Bayramlaşmak için bir araya gelme fırsatı bulamayan Turkcell’liler, sevdiklerini Turkcell’in 3G altyapısı sayesinde kameralı cep telefonlarından görüntülü arayarak hasret giderdi. Turkcell 3G, bayram boyunca yaklaşık 1 milyon dakika görüntülü görüşme hizmeti sundu. Yapılan açıklamaya göre, Turkcell aboneleri bayramın ilk günü yaklaşık 340 milyon kısa mesaj göndererek SMS trafiğinde yeni bir rekora imza atarken, arife ve bayram günlerinde gönderilen toplam mesaj sayısı ise 1 milyar 310 milyona ulaştı. Turkcell’liler, arife ve bayram günlerinde toplam 443 milyon görüşme gerçekleştirerek yakınlarıyla yaklaşık 800 milyon dakika konuştu.

Google'dan sokakta doğum!

GOOGLE sokak kamerası, bu kez de Almanya’nın başkenti Berlin’in Wilmersdorf bölgesinde kaldırımda doğum yapan bir kadınının görüntülerini kaydetti. Görüntülerde, bir havlunun üzerinde uzanarak doğum yapan kadının yanında kendisine yardımcı olan 2 kadın daha ve kapısı açık bir araba bulunuyor. 

Görüntüler üzerine gizmodo.com adlı site bir yorum yayınladı ve sokağın hemen karşısında bir hastane olmasının ve neredeyse kapısının önünde gerçekleşen bu olaydan kimsenin haberinin olmamasının soru işaretlerine neden olduğu görüşünü ortaya koldu. Bundan önce yine de Almanya’da Google sokak kamerası arabasının bagajında çıplak olarak yatan bir adamı görüntülemişti. 

Bir villaya 950 bin Euro!

7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Marmaris'te uzun süre yaşadığı ve İzmir'e taşınması nedeniyle satışa çıkardığı ''Beyazev'' isimli lüks villasına 3 yıldır alıcı çıkmadı.

Marmaris'in Armutalan beldesinde ormanlık alana yakın bir bölgede bulunan villanın fiyatının yüksek olmasından dolayı satılamadığı belirtildi. Evren'in taşınmasının ardından emlakçıların birkaç müşteriye villayı gezdirdiğini ifade eden mahalle sakinleri, aradan geçen süre içinde konutun bakımsız kaldığını söyledi. 

Koruma polisleri artık görev yapmadığı için villanın yanı başındaki kulübelerin ve Koruma Amirliği binasının da boşaltıldığı öğrenildi.

Marmaris Emlak Müşavirleri Derneği Başkanı Yusuf Kenan Akkuş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 6 oda ve 2 salondan oluşan 3 katlı villa için 950 bin euro fiyat istendiğini kaydetti.

''Beyazev''in bu fiyata satılmasının zor olduğunu anlatan Akkuş, ''Sayın Evren 2007 yılında çok daha fazla bir fiyattan villasını satışa çıkartmıştı. Ancak alıcı çıkmayınca 950 bin avroya kadar düştü. Emlakçılar olarak bu fiyata da alıcı çıkacağını düşünmüyoruz. Söz konusu villa ancak 400 bin Avro civarında bir bedelle alıcı bulabilir'' dedi.

-''BEYAZEV SOKAĞI''NIN ADI DEĞİŞTİ-
Emekli olduktan sonra Armutalan beldesinde satın aldığı araziye konut olarak kullanacağı villayı yaptıran Kenan Evren, yaklaşık 17 yıl burada yaşadı. Evren'in konutunun adından dolayı bulunduğu sokağa da ''Beyazev Sokağı'' adı verildi. 

Kısa süre içinde 7. Cumhurbaşkanı Evren'e komşu olmak isteyenler tarafından söz konusu mahalleye onlarca lüks villa yapıldı. Evren'in 1986 yılında metrekaresine 35 lira ödeyerek aldığı 1 dönümlük arsanın metrekare değeri bin liraya kadar çıktı. 

Evren'in sağlık sorunları nedeniyle İzmir'e taşınmasının ardından ''Beyazev Sokağı''nın ismi ise belediye tarafından ''239 Sokak'' olarak değiştirildi.

Bu arada Kenan Evren'in Marmaris'e veda ederken düzenlediği basın toplantında, yapılmasına karşı çıkmasına rağmen izin verilmesinden dolayı kırgın olduğunu dile getirdiği konutunun bitişiğindeki villanın da hala satılamadığı dikkati çekti.

Ormanlık alana yaklaşık 20 metre mesafede bulunan ve ön cephesi Marmaris Körfezi'ne bakan lüks villanın dış cephesi çinilerle süslü. İç kısmı mermerle döşeli villanın her odasında banyo bulunduğu belirtiliyor.

"Dinleniyorum" paranoyasını ortadan kaldıracağız

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yasa dışı dinlemelerin suçlarının caydırıcı olmadığını belirterek, ''Yeni tasarıda cezalar üç kat artırılıyor ve o cezalar ertelenmeyecek ve paraya dönüştürülemeyecek. Cezalar iki yıldan başlıyor 5 yıla kadar artacak. Bu paranoyayı, bu korkuyu ortadan kaldırmanın başka çaresi yok'' dedi.

Bakan Yıldırım, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2011 yılı bütçesi üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün, genç bir genel müdürlük olduğunu, 2005'te yeniden yapılandırıldığını ifade eden Yıldırım, genel müdürlüğün, sınırlı personel sayısıyla binin üzerinde denetleme gerçekleştirdiğini söyledi.

Mutlaka kadroların artırılması gerektiğini, ancak havacılıkla ilgili personelin yetişmesinin kolay olmadığını bildiren Bakan Yıldırım, ''Sivil havacılık personeli yetişiyor, belirli bir tecrübeye kavuşuyor, özel sektörden daha cazip teklifler aldığında bizi terk ediyor. Bu, dünyada yaşanan bir sorun. Kamu kuruluşları, sektör özel sektör kadar cömert olamıyor'' diye konuştu.

Metro projelerinin, büyükşehir belediyelerinin yanı sıra Ulaştırma Bakanlığınca da yapılabileceğine dair düzenlemenin Meclisten geçtiğini anımsatan Yıldırım, bunun bütün büyükşehirleri kapsadığına işaret etti.

Yıldırım, raylı sistemler toplu taşıma altyapısının, belediyelerin altından kalkabileceği bir iş olmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

''İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi büyükşehir belediyelerimiz, bu işe başlamışlar, yıllardır da sonuçlandıramamaktadır. Çünkü ellerindeki kaynak yetersizdir. Ankara, İstanbul belediyelerinden müracaat geldi. Bakanlar Kurulu, bu konuda prensip kararını alma aşamasında, şu anda zannediyorum imzaya gitti. Teklif edilen projelerden uygun olanları programa alacağız. Bakanlar Kurulu kararı çıkması demek, yatırıma alınma kararı olacak. İlk olarak Ankara'dan başlıyoruz, daha sonra İzmir'in yeni talepleri var, bunlar da resmen bize geldiğinde, değerlendirme yapacağız.''

Ulaştırma Bakanı Yıldırım, Ankara-İzmir hızlı tren uygulama projelerinin yapıldığını, yapımının 2023 hedefleri içinde yer aldığını, kaynak buldukları an projeyi gerçekleştireceklerini söyledi.

Yıldırım, Türkiye'nin mevcut demir yolu ağını 2023 yılına kadar bir misli artırması gerektiğini belirtti.

TELEFON DİNLEMELERİ

Milletvekillerinin telefon dinlemeleriyle ilgili sorularını da yanıtlayan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, şöyle dedi:

''Telefon dinlemesi bütün dünyada konuşulan bir konudur. Böyle bir kuşkunun insanlarda var olması, toplumda yaygın olarak böyle bir algının oluşması, haberleşme özgürlüğü, haberleşme gizliliği bakımından anayasal teminat altına alınmış olmasına rağmen bu derece tedirgin edici hale gelmesi, şüphesiz kabul edilebilir bir şey değildir. 2006'dan önce Türkiye'de dinlemelere ilgili hiçbir kural, yasal anlamda düzenleme, sınırlama yoktu. Kimin kimi dinlediği, nerede nasıl dinlediği hakkında hiçbir envanter yoktu. İlk defa hükümetimiz döneminde dinlemeleri veya takipleri disiplinli hale getiren bir düzenleme yapıldı. ''

''Üç tane kuruluş dinlemeye mezundur. Bunlar jandarma, polis ve MİT'' diyen Yıldırım, bu üç kurum dışında hiçbir kurumun dinleme yetkisine sahip olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunların da nasıl dinleme yapacağı bu kanundan önce tanımlanmamıştı. Her kuruluş telefon hizmeti veren işletmelerle direkt temasa geçiyor, bir mahalli idareden karar alıyor ve bütün yurt çapında toptan dinlemeler yapıyordu. Bu fevkalade bir keyfiliği de beraberinde getirdi. Yapılan düzenlemeyle birlikte, her münhasır olay için ayrı karar alınması ve bu kararın Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (TİB) onaylattırılması halinde dinlemenin veya izlemenin yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Yani TİB dinleme yapan bir kurum değildir. Dinlemelerin yasalara uygun olarak yapılıp yapılamayacağını kontrol eden, izin veren veya reddeden kuruluştur. Yasa dışı dinlemeleri engelleyen, keyfi dinlemelerin önüne geçen bir kuruluştur.

Dinlemenin sorumluğu, dinlemeyi talep edene aittir ve bu mutlaka bir yargı kararına dayanmalıdır. Yargı kararı olmadan hiçbir şekilde dinleme talebi yapılamaz. Talep edilirse ve TİB buna izin verirse TİB suç işlemiş sayılır ve ağır cezası vardır.''

CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu'nun ''Beni kim dinledi?'' sorusuna Yıldırım, ''Biz kimin dinlenip dinlenmediğini bilemeyiz. Dinlenip dinlenmediğiniz, bir dava dosyasına girdiğinde, kovuşturma safhasında ortaya çıkıyor'' yanıtını verdi.

Yıldırım, yasalar çerçevesinde milletvekillerinin dinlenmesinin mümkün olmadığını kaydetti.

''BENİM DE BAŞIMA GELDİ''

Teknolojinin hızla gelişmiş olmasının de etkisiyle ortam dinlemelerinin asla önüne geçilemediğini bildiren Yıldırım, şöyle devam etti:

''Benim de başıma geldi. Bir havayolu şirketinin lisansını iptal ettim. Adam geldi benimle görüşmek istedi. Benimle yaptığı konuşmayı sizin (CHP) partinizin bir milletvekiline teslim etti ve o milletvekili Genel Kurul kürsüsünde bunları okudu. Ben 'Bu ortam dinlemesi, aslında yasa dışı bir dinlemeye ortak oldunuz' dedim. Sayın Önder Sav'ın yaşadığı olay, Genelkurmay Başkanımızın Brüksel'de yaşadığı olay ve daha onlarca örnekler var. Bunlar her ülkede olabilecek şeyler. Yasa dışı olabilen işleri önümüze getirip dinlemeyi rutin işlem gibi göstermek, bu ülkeye de bu ülkenin insanına da haksızlık olur.''

Yasa dışı dinlemelerin cezalarının caydırıcı olmadığını kaydeden Bakan Yıldırım, bu konudaki yeni tasarı ile ilgili şu bilgileri verdi:

''Şimdi yeni tasarı var. Burada cezalar üç kat artırılıyor ve o cezalar hükmün ertelenmesine girmeyecek şekilde, paraya dönüştürülemeyecek şekilde yeniden düzenleniyor. Yeni düzenlemede savcı şikayet beklemeden çağıracak. Kendisinin rızasını almak suretiyle resen dava konusu olacak. Cezalar en az iki yıldan başlıyor, 5 yıla kadar artacak. Başka çaremiz yok. Bu paranoyayı, bu korkuyu ortadan kaldırmanın başka çaresi yok. Bu insanımızın, toplumumuzun hak etmediği bir şeydir.''

Bu konuyla ilgili TBMM Genel Kuruldaki sözlerinin farklı algılandığını belirten Yıldırım, ''Eğer korkacak, çekinecek, yanlış bir işiniz yoksa konuşmaktan korkmayın çekinmeyin'' dediğini, bugün de aynısını söylediğini ifade etti.

Binali Yıldırım, ''Bu yeni düzenlemeyi Meclisten geçirip bunu Türkiye'nin gündeminden kaldırmamız gerekiyor'' diye konuştu.

Yıldırım, telefona gelen SMS'lerin engellenmesiyle ilgili işletmelerle görüşmelerin yapıldığını, bu hafta da Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bu konuyu ele alınacağını söyledi.

Abonenin istenmeyen mesajları engellenmesinin sağlanabileceğini belirten Yıldırım, aynı çalışmanın internet için yapmanın zor olduğunu bildirdi.

Komisyon, Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Denizcilik Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2011 yılı bütçelerini kabul etti.