İlginç icat

28 Temmuz 2010 Çarşamba


1-1.5 metre havaya zıplanması ve saatteki hızının 32 km olması giyildiğinde bacaklarınızı hayvani bir görünüme büründürdüğü için diğer ismi kanguru bacak . Buluşun mucidi Alman Alexander Böck ve buluşa ilk başlarda mucidinin adını andıran, PowerBocks ismi verilmiş. Ayrıca ürünün isimlerinden bir diğeri de Powerbocking.

50-120 kg arası her kilodan insan için tasarlanmış çeşidi ve günden güne değişen arayüzüyle gençliğin yeni tutkusu olabileceğini tahmin ettiğim, bacaklara takıp; koşma,zıplama ve taklalar atma konusunda kullanıcısına büyük bir zevk veren buluştur. Fiyatı ise 300$-400$ arası

Google ekibinde yeni bir Türk

26 Temmuz 2010 Pazartesi


Arama motoru Google’un sahibi Google şirketinin, Avrupa’nın yazılım üssü İrlanda’daki çalışma ekibine, İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Yatağan’ı da aldığı bildirildi. Böylece, 25 yaşındaki Murat Yatağan, dünyada Google genelinde çalışan on Türk arasına girmeyi başardı.

İzmir- İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Yatağan, İzmir Ekonomi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nü bitirdikten sonra, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamlayıp, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak akademik kadroya dahil oldu.

Bilgisayar Mühendisliği bölümüne girdiği günden beri hayali Google’da çalışmak olan Murat Yatağan, internet üzerinden iş başvurusu yaptı.

Altı ay süren görüşmelerin ardından Yatağan, Google’ın İrlanda’daki yazılım üssünde çalışmak üzere anlaşmaya vardı. Bu süreçte Murat Yatağan, şirketin davetlisi olarak İrlanda’ya gitmesinin yanı sıra, video konferans yoluyla 11 kez mülakata girdi.

Kariyerinin ilk işini, her zaman çalışma hayalini kurduğu dünya devi bir şirkette bulduğu için hem sevinçli, hem de heyecanlı olduğunu ifade eden genç yazılımcı Yatağan, heyecanını şu sözlerle ifade etti:
”Google her yazılımcının çalışmak istediği bir şirket. Daha önce, ERASMUS kanalıyla bir süre yaşadığım İrlanda’ya döneceğim. İrlanda yazılım konusunda Avrupa’nın merkezi olan bir ülke. Google’da çalışan az sayıdaki Türk arasında yer alacak olmak gurur verici.”

4 bin yıl önce beyin ameliyatı

Kayseri-Sivas karayolu üzerindeki Kültepe Höyüğü’nde yapılan kazılarda bulunan Asurlu bir tüccara ait iskeletin incelemesi sonucu, yaklaşık 4 bin yıl önce, kafatası açılarak, beyin zarı iltihabı operasyonu yapıldığı tespit edildi.

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1948 yılından beri arkeolojik kazıların devam ettiği Kültepe-Kaniş Karum kazı alanında, 2010 yılı kazılarının Kaniş bölgesinde başladığını, kazının ilk gününde ise çok önemli bir mezar bulduklarını söyledi.

Kulakoğlu, mezarı dikkatli bir şekilde kazdıklarını, kazıda Asurlu bir erkek tüccara ait kemikler ile silah ve özel eşyalarını bulduklarını belirterek, şunları söyledi:

”Kaniş tepesinde kazılara başladığımız ilk gün, daha doğrusu temizlik çalışmaları sırasında bir mezar bulduk. Koloni çağına ait 4 bin yıllık mezarda, olasılıkla Asurlu bir erkek tüccara ait olduğu tespit edilen iskeletlerin yanında, tüccarın özel eşyaları ve silah olarak kullandığı mızrak ve baltası da bulundu. İskeletin kafa tasında kazı heyetimizdeki antropologların yaptığı incelemede Asurlu tüccarın ölmeden daha önce başarılı bir beyin ameliyatı geçirdiği ve iyileştikten sonra hayatını kaybettiğini tespit ettiler. Bu yıl kazılara moralimiz yüksek başlıyoruz.”

Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Handan Üstündağ da, böyle bir kafatasına ilk defa rastladığını belirterek, şu bilgileri verdi:

”Kültepe’de yüzlerce insan iskeleti bulundu. Ancak bunun özelliği farklı. Asurlu tüccarın kafatasında çok düzgün bir kesi var. 6×3 santimetre boyutlarındaki kesi izlerinden, kafatası delgi operasyonunun başarılı bir şekilde yapıldığını ve operasyondan sonra da hastanın sağlığına kavuşarak iyileştiğini öğreniyoruz. Bu bize günümüzden 4 bin yıl önce beyin ameliyatının başarılı bir şekilde yapıldığını gösteriyor. Beyin zarı iltihabına operasyon yapılmış ve iyileşme sağlanmış. Bunu açık bir şekilde görüyoruz. Bu işi yapan çok tecrübeliymiş. Operasyon da başarılı bir şekilde gerçekleşmiş.”

-KÜLTEPE-

Anadolu insanının yazı ile tanıştığı ilk merkez olan ve geçmişi günümüzden 5 bin yıl öncesine dayanan Kültepe Kaniş-Karum ören yerinde ilk bilimsel kazılar, 1948 yılında Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından başlatılmıştı.

Merkezden bugüne kadar 50 bine yakın yazılı kil tablet ve arkeolojik eser çıkartıldı. Eserlerin büyük bir çoğunluğu, Kayseri’de yeterli müze olmaması nedeniyle Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne götürülerek burada depolanıp sergileniyor.

iPower SX


iPower SX ile her yerde taşınabilir cihazlarınızı şarj edebilmeniz mümkün. Yeter ki gökyüzünde parlayan bir günş olsun. Cihazın kapasitesi ise 2200mAh.

Blackbox i10 Gürültü Önleyici iPhone/iPod Kulaklığı

25 Temmuz 2010 Pazar


Piyasada çok fazla sayıda gürültü önleyici kulaklık olsa da Blackbox tarafından üretilen i10 gürültü önleyici kulaklıkların diğerlerinden farkı ekstra pile ihtiyaç duymayarak gereken enerjiyi iPhone/iPod'un dock bağlantısından sağlaması.Phitek'in ANR teknolojisini kullanan kulaklılar arka plandaki sesi %92 oranında filtreleyebiliyormuş.

Satışına dün başlanan kulaklıkların fiyatı £79.99 ($123).

Daha fazla ayrıntı isteyenler buraya bakabilir.

Pc devinden virüslü Anakartlar

23 Temmuz 2010 Cuma



PC devinden virüstlü anakartlar!

Dünyanın en büyük PC üreticilerinden birisinin anakartlarında virüs çıktı! İşte detaylar...

Bazı Dell anakartlarda zararlı yazılım olduğu keşfedildi. Bu zararlı kodlar gömülü gelen sunucu yönetim firmware'inde yer alıyor.

Dell konuşmacısı Matt M bunu resmi forumlarda onayladı. Bununla birlikte Windows kullanmayan sistemlerde, zararlı kodların etkin olmadığını belirtti.

PowerEdge sunucu anaklartlarında ortaya çıkan tehlikeye karşı önlem almaya başladığını duyuran firma, sadeceaz sayıda kartta bu sorun olduğunu söyledi. Yeni dağıtılan anakartlarda olmadığını belirtmeyi de ihmal etmedi.

Güvenlik meselelerini ciddiye aldığını belirten firma henüz kullanıcı şikayeti almadıklarını açıkladı.

Güneşin sıcaklığı evleri soğutacak



Uludağ Üniversitesinde (UÜ) bilimsel araştırmalar projeleri kapsamında geliştirilen bir sistemle güneş ışınları sayesinde konutların kışın ısıtılması, yaz aylarında ise soğutulması hedefleniyor.

''Güneş Enerjisi Kaynaklı Soğutma-Isıtma Projesi''nin sorumlusu UÜ Orhangazi Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Bilsay Pastakkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yürütücülüğünü UÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Yamankaradeniz'in üstlendiği sistemde, bir mahalin soğutulması ve ısıtılması için gerekli enerjinin güneşten elde edildiğini söyledi.

Pastakkaya, yaklaşık 5 yıllık bir çalışmanın ürünü olan sistem kapsamında, soğutma ve ısıtma uygulamasının yanı sıra konutsal kullanım amaçlı sıcak su ihtiyacının giderilmesinde de yine güneş enerjisinden yararlanılacağını belirtti.

Alanında Türkiye'de yapılan ilk çalışma olması açısından büyük önem arz eden projeyle ilgili yurtiçi ve yurtdışı ortaklı birçok bilimsel çalışmanın halen sürdürüldüğünü ifade eden Pastakkaya, şöyle konuştu:

''Absorbsiyonlu soğutma-ısıtma sistemi sayesinde, güneşten elde edilen ısı enerjisi vasıtasıyla konutların yazın soğutulması, kışın ise ısıtılması mümkün olacaktır. Ayrıca, eğer konutta mevcutsa yüzme havuzunun ısıtılması gibi konular da projenin hedefleri arasındadır.''

Pastakkaya, güneş enerjisinin yeterli olmadığı durumlarda klasik bir kalorifer kazanı ya da kombiden sağlanan sıcak su ile de sistemi çalıştırmanın mümkün olduğunu vurguladı.

Bu çerçevede, konutlardaki mevcut ısıtma sistemlerine ''Absorbsiyonlu soğutma-ısıtma sistemi''nin dahil edilmesiyle çok daha düşük maliyetlerle tüm binanın soğutulması ya da ısıtılmasının sağlanacağını dile getiren Pastakkaya, sistemin bu anlamda çok büyük avantajları beraberinde getireceğini ifade etti.

-''EKONOMİYE BÜYÜK GETİRİ SAĞLAYACAK''-

Pastakkaya, gerek çevresel gerekse ekonomik etkenlerin, güneş enerjili soğutma sistemlerini uygun ve cazip kılacağına işaret ederek, şunları söyledi:

''Ülkemizin ortalama yıllık güneş alma süresi 2 bin 460 saattir. Türkiye, bu anlamda adeta bir 'güneş ülkesi'dir. Günümüzde bu potansiyelin çok küçük bir yüzdesinden yararlanılmaktadır. Tüketilen enerjinin en büyük paydasını ısıtma ve soğutma ihtiyacı için kullanılan enerji miktarı oluşturduğundan, güneş enerjisinin ısıtma ve soğutma amaçlı kullanımı ülke ekonomisine çok büyük getiriler sağlayacaktır.

Sistem, konutlarda halen kullanılan kalorifer sistemleriyle benzer şekilde çalışıyor. Sadece kurulumu farklı oluyor. Normalde, güneş enerjisinden yararlanılarak sıcak su elde etmek zaten mümkün. Geliştirdiğimiz sisteme entegre olan absorbsiyonlu cihaz, sıcak suyu soğutuyor. Böylece, kış aylarında ısınma amaçlı kullanılan havalandırma panellerinden üflenen soğuk hava, konutun tamamına yayılıyor.''

UÜ ve Güney Florida Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma Merkezi ile yürütülen Ar-Ge çalışmalarında, sistem verimliliğine etki eden parametrelerin incelenmesi ve artırılmasının amaçlandığını anlatan Pastakkaya, ayrıca, Almanya, İsveç ve İspanya gibi ülkelerde sistemin farklı kullanım alanlarıyla ilgili çalışmaların sürdürüldüğünü bildirdi.

-''GÜNEY İLLERİ DAHA AVANTAJLI''-

Pastakkaya, ülke şartlarında sistemin evsel ve endüstriyel kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla UÜ Üniversite Sanayi İşbirliği Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi (USİGEM) ile Solares Enerji Ltd. Şti. arasında ortak çalışmaların başlatılması için ilk adımların atıldığını anlattı.

Türkiye'nin güney illerinde sistemin avantajının daha fazla ortaya çıkacağına değinen Pastakkaya, şunları kaydetti:

''Hatta eğer doğru projelendirme yapılabilirse Antalya ve Adana gibi güney illeri ile Kıbrıs'ta tüm soğutma ve ısıtma ihtiyacı tamamen güneşten karşılanabilir. Yaklaşık 40-50 bin liraya her şeyi ile beraber bu sistemi kurmak mümkün. Normal bir sistemin de zaten yaklaşık 20 bin liralık bir maliyeti var, üstelik buna evde oturmaya başlandıktan sonraki işletim faturaları dahil değil. Yaptığımız çalışmalara göre, Bursa için sisteme yatırımın amorti süresi 6-7 yıl arasında değişiyor. Yapılacak çalışmalarla bu maliyetin daha da düşürülmesi amaçlanıyor. Bir sonraki hedefimiz, tamamen güneş enerjisi ile ısınan, soğuyan ve elektriğini üreten 'zero house' adı verilen, yani dışarıdan hiçbir enerjiye ihtiyacı olmayan konut sistemini kurmak ve yaygınlaştırmak.''

Japon işi kişiye özel reklam panosu



Yine bir "Japonlar bunu da yaptı" haberi: İşte teknoloji devi ülkenin son marifeti...

Metroda beklerken karşınızda duran LCD ekranlarda oynayan reklamları oldukça teknolojik buluyorsanız bu haberimize daha da şaşıracaksınız. Çünkü Tokyo metrosundaki reklam istasyonları, ona bakanların yaşına ve cinsiyetine göre reklam gösteriyor.

Reklam panosuna yerleştirilen kameralar sizin cinsiyetinizi ve yaşınızı algılayabiliyor. Yani sekiz yaşında bir çocuğun karşısında bir oyuncak reklamı ortaya çıkarken, 60 yaşında bir insanın karşısında bir hastane reklamı olabiliyor.

İzlemiş olduğunuz bazı bilimkurgu filmlerindekii şehir yaşamında, doğrudan gerçek isimleriyle insanlara seslenen reklamların olduğunu görmüşsünüzdür. Reklam teknolojisi henüz o noktaya gelmese de hızla ilerliyor.

Uzaylılar da Twitter kullanıyor



Bilimadamlarının son yaptığı araştırmaya göre, uzaylılar bizimle Twitter'a benzer bir araçla iletişim kurmaya çalışıyor.
Daily Mail'in haberine göre, uzmanlar dünya dışı varlıkların insanlara, uzun ve sürekli sinyallerden ziyade kısa ve tek yönlü mesajlar verdiğini söylüyor.
Kaliforniyalı fizikçi James Benford yaptığı açıklamada "uzaylıların bu iletişim şekli Twitter'dan mesajlaşmaya benziyor. Yaşam formu ne olursa olsun, tüm varlıklar kaynaklarını ekonomik kullanmaya bakıyor. Dünyayla iletişim için sürekli mesaj göndermek onlar için de kaynak kaybı anlamına geliyor." dedi.

Çaldığında ayağa kalkan telefon



Bir tasarımcının elinden çıkan ve henüz konsept aşamasında olan Nokia Kinetic isimli telefon, diğer telefonlardan farklı olarak arandığında yavaş yavaş ayağa kalkıyor ve sahibini selamlıyor.
Bir İngili

Bir tasarımcının elinden çıkan ve henüz konsept aşamasında olan Nokia Kinetic isimli telefon, diğer telefonlardan farklı olarak arandığında yavaş yavaş ayağa kalkıyor ve sahibini selamlıyor.

Bir İngiliz tasarımcı tarafından geliştirilen yeni telefon konsepti, telefon teknolojisinde yeni bir dönemin kapılarını aralayacak cinsten...

Telefonun en dikkat çekici özelliği ise kinetik enerjiden faydalanıyor olması. Konsept ürününü Nokia'a adayan tasarımcı Jeremy Innes-Hopkins, Nokia Kinetic adını verdiği telefonuyla ilgili ise yaptığı açıklamada, telefona arama yapıldığı taktirde, yapısı itibariyle telefonun ayağa kalkabildiğine dikkat çekti.

Çıkıntılı bir tabana sahip olan telefonun kalınlığı 18 mm civarında. Nokia'nın veya diğer telefon üreticilerinin bu konsepte nasıl yaklaşacağı ise merak konusu...

z tasarımcı tarafından geliştirilen yeni telefon konsepti, telefon teknolojisinde yeni bir dönemin kapılarını aralayacak cinsten...
Telefonun en dikkat çekici özelliği ise kinetik enerjiden faydalanıyor olması. Konsept ürününü Nokia'a adayan tasarımcı Jeremy Innes-Hopkins, Nokia Kinetic adını verdiği telefonuyla ilgili ise yaptığı açıklamada, telefona arama yapıldığı taktirde, yapısı itibariyle telefonun ayağa kalkabildiğine dikkat çekti.
Çıkıntılı bir tabana sahip olan telefonun kalınlığı 18 mm civarında. Nokia'nın veya diğer telefon üreticilerinin bu konsepte nasıl yaklaşacağı ise merak konusu...

Şimdiye kadar üretilmiş en rekabetçi sunucu



Fujitsu’dan Kritik Görevlere Düşük Maliyet Avantajı. Fujitsu'dan şimdiye kadar üretilmiş en rekabetçi x86 sunucu.Fujitsu, yeni 8 soketli sunucusu PRIMERGY RX900 S1, kritik görev BT uygulamalarında fiyat avantajı devrini başlatarak rekabetin bir adım önünde yer alıyor.
Dünyanın lider bilişim şirketlerinden Fujitsu, kritik olarak nitelendirilen BT uygulamalarında ekonomik katma değer sağlayan yüksek performanslı yeni PRIMERGY RX900 S1 serisi x86 sekiz soketli sunucularının dünya lansmanını gerçekleştirdi.Yeni nesil PRIMERGY RX900 S1, özellikle kamu ve finans başta olmak üzere çeşitli sektörlerden kurum ve kuruluşlara, daha önce yüksek maliyetli RISC/Unix sistemleri ile elde edilebilen yüksek güvenilirlik ve ölçeklenebilirlik performansını, şimdi düşük maliyet avantajı ile sunuyor. Özel tasarım sunucular, Fujitsu’nun Dinamik BT Altyapıları vizyonu ile geliştirdiği servisler ve Intel’in Xeon 7500 işlemci ailesi ve yeni Intel QuickPath Interconnect bağlantı teknolojisi ile birlikte sunuluyor. Böylece, kritik görev olarak değerlendirilen BT uygulamalarının, uygun maliyetlerle yönetilebilmesi mümkün oluyor.İsteğe göre ölçeklenebilen esnek ve güvenilir çözümSunucu sanallaştırma kavramının ve konsolidasyon sayesinde kaynak kullanımında etkinliğin giderek yaygınlık kazandığı günümüz koşullarında, BT alanında, yatırımların kısa sürede geri dönmesini sağlayacak, esnek yapılı ve güvenilir sistemlerin önemi artıyor. PRIMERGY RX900 S1 de, tam bu ihtiyaç ve beklentiye cevap veriyor. İş zekası ve veri ambarı gibi uygulamaların yaygınlaşması, güvenilir bir ölçekleme performansının gerekliliğini de beraberinde getiriyor. RX900 S1, isteğe göre ölçekleme olanağı sunuyor ve böylece, kritik görevlerin kurumsal BT altyapısına getirdiği yüklerin kolaylıkla altından kalkıyor. Sistem platformunun bir diğer özelliği de, Intel Xeon 7500 işlemciler sayesinde sunulan hizmetin beklemesiz ve kesintisiz devam edebilmesi.Şimdiye dek üretilmiş en rekabetçi x86 sunucuPRIMERGY RX900 S1’in pazarda yükselen iki önemli trendin gereksinimlerine tam olarak yanıt verdiğini ifade eden Fujitsu Türkiye Sunucu Teknoloji Satış Yöneticisi Emrah Büyüksomer sözlerine şöyle devam etti:
“Sunucu sanallaştırması, giderek yaygınlaşıyor. Öte yandan, müşterilerimiz, iki ve dört soketli sunucuları konsolide edip, UNIX sunuculardan daha esnek ve fiyat-performansı daha yüksek sistemlere doğru geçiş yapmanın yollarını arıyor. İşte bu iki trend, RX900 S1’in pazar başarısının temelini oluşturacak. RX900 S1 mimarisi ve işlemci, bellek ve I/O alanlarında benzersiz kapasitesi ile bugüne dek tasarlanmış en rekabetçi x86 sunucudur.” İlave donanım yatırımı gerektirmiyor Fujitsu’nun yeni sunucusu, 8 soketli raf mimarisi sayesinde, ilave donanım olmaksızın sekiz işlemcinin birden aynı anda çalışmasını sağlıyor. Böylece, donanım performansı ve bağlantı hızı alanlarında yeni bir devri başlatıyor. Sistem mimarisi işlemciler, bellek modülleri ve I/O hub’ları arasındaki en kısa işlem yolunu garanti ediyor.
Sunucu sanallaştırması ve konsolidasyonun yaygınlaşması RX900 S1’in pazar başarısının temelini oluşturuyor. Bu yüzden gerek mimarisi, gerekse işlemci, bellek ve I/O alanlarındaki benzersiz kapasitesi ile RX900 S1, bugüne dek yapılmış en rekabetçi x86 sunucu olarak değerlendiriliyor.
PRIMERGY RX900 S1 ile ilgili daha detaylı bilgi için aşağıdaki adresi ziyaret ediniz.http://tr.fujitsu.com/products/standard_servers/rack/primergy_rx900s1.html

Liseli mucitin büyük başarısı

21 Temmuz 2010 Çarşamba


Sakarya'da lise mezunu bir genç, değişik bobin sarma tekniği ile mıknatısların itme gücünü kullanarak yaptığı buluşla elektrik üreten bir sistemin gücünü yüzde 450 artırmayı başardı.

Bir birim enerjiyi geliştirdiği sistemle 4,5 kat artırmayı başaran Kubilay Barlas (29) elektrik ve elektroniğe çok meraklı olduğunu belirtti. Yaklaşık 10 yıldan beri bu sektörde çalıştığını ifade eden Barlas geliştirdiği düzeneğin mevcut enerji üreten bir sisteme monte edildiğini kaydetti. Barlas, "Bir kerede o sistemin elektrik üretimin gücünü 4,5 kat artırıyor. Bu sisteme ikinci bir düzenek ilave ettiğimizde enerji üretimi iki kat daha artıyor. Yani 9 kat bir artış sağlanıyor. Üçüncü bir düzenek ilave edildiğinde 18 kata ulaşıyor. Ne kadar düzenek ilave edilirse sistemin elektrik gücü o kadar çok artıyor." diye konuştu.

Buluşunun değişik bobin sarma ve mıknatısların itme gücünü kullanma mantığına dayandığını dile getiren Barlas, şu bilgileri verdi: "Yeni bobin sarış tekniğini ben buldum. Alışılmışın dışında bir sarım tekniği bu. Sisteme mıknatısların itme gücünü de ilave ettim. Sonuçta bu buluş ortaya çıktı. İster elektrik-elektronik ister üniversiteden alanında uzman kişiler, noteri de getirmek kaydıyla prototipini gelip inceleyebilirler. Kendi aletlerini getirip sistemin gücünü ölçebilirler."

Bir belediyede sistemi kurduğunu, başarıyla çalıştığını ancak siyasi çekişmeler, pay ve rant kavgası sebebiyle çok zor günler yaşadığını ifade eden Barlas, "Beni 'sudan elektrik üretecek' diyerek dolandırıcılıkla suçladılar. Bilgim dâhilinde olmayan, bir kaza sebebiyle hastanede yatarken belge imzalattılar. Bu işin neresinde su var anlayamadım. O günlerde kendimi savunma imkânı bulamadım. Her şey bir anda oldu. Kurduğum sistemi devre dışı bıraktım. Ben şimdi sistemi göstermek için daha küçük bir prototipini yaptım." şeklinde konuştu.

"MEVCUT BARAJLARA UYGULANABİLİR"

Sistemin baraj ve doğalgaz çevrim santrallerine uygulanabileceğini ve kendini 6 ay gibi kısa bir zamanda amorti edeceğini ifade eden Barlas, buluşunun patent başvurusunu da yaptığını söyledi. İstenildiği takdirde böyle bir sistem kurabileceğini vurgulayan Barlas, buluşunu duyan yabancıların büyük ilgi gösterdiğini sözlerine ekledi.

Erkeklere göre dünyanın en önemli 10 icadı


Erkekler arasında popüler Amerikan askmen sitesi okuyucuaları arasında anket yaptı. İşte dünyanın değişmesine neden olan bilimsel gelişme:
1. Bilgisayar: 1950'lerde IBM tarafından şirketler için üretilen bilgisayarlar o zamanın parasıyla 100 bin dolara mal oluyordu. 1977'de Apple 2 isimli ilk PC modelini geliştiren Steve Job, imkânsız gibi görünen 'her eve bir bilgisayar' fikrinin de gerçekleşmesine sebep oldu.

2. Doğum kontrol hapı: 1951 yılında Carl Djerassi isminde bir kimyagerin bulduğu hap, sağlıklı insanların kullandığı ilk 'ilaç' olarak tarihe geçti.

3. Cep telefonu: 1947'de ABD'de Bell Laboratuvarları tarafından geliştirilen cep telefonlarından bugün dünyada 2 milyar adet var. Avrupa Birliği sınırları içerisindeyse kişi başına birden fazla cep telefonu düşüyor.

4. DNA: 1953 Francis Crick ile James Watson DNA molekülünün yapısını keşfetti.

5. Uçak: Amerikalı Wright Kardeşler 1903 yılında ilk motorlu uçağın uçuşunu gerçekleştirdi.

6. İnternet: Bugün dünya nüfusunun yüzde 20'sinin bağlı olduğu internet, 1969 yılında ilk geliştirildiğinde sadece dört bilgisayarı birbirine bağlıyordu.

7. Otomobil: 1769 yılında Nicholas Cugnot isimli bir Fransız insan gücüne gerek olmadan hareket eden ilk kara taşıtını tasarladı. Üç tekerlekli taşıt büyük bir buhar kazanından sağlanan güçle çalışıyor, saatte yaklaşık olarak 4. 5 kilometre yol alabiliyordu.

8. SMS: Dünyanın ilk SMS'i 1992 yılında İngiliz mühendis Neil Papworth tarafından gönderilirken, yollanan ilk mesaj 'Mutlu Noeller' diyordu.

9. Matbaa: 1454 yılında keşfedildi. Johannes Gutenberg tarafından geliştirilen baskı makinesinde ilk olarak 300 adet İncil basılmıştı.

10. Televizyon: Televizyon 1923 yılında, İskoçyalı Mühendis John Logie Baird tarafından İngiltere'nin Hastings kasabasında icat edilmiştir.

NASA’dan uzaya gidemeyenlere özel hizmet


NASA, internet kullanıcılarına isim ve fotoğraflarını uzaya gönderme şansı sunuyor.NASA'nın bu ücretsiz hizmetinden faydalanmak için "faceinspace.nasa.gov" adresine girmek, fotoğraf ile ismi yüklemek ve bu hatırayı uzaya son iki mekik seferinden hangisinin götüreceğini seçmek yeterli.

Bu hizmetten faydalananlar, fırlatılışından sonra isim ve fotoğraflarını uzaya taşıyan mekiği, sanal ortamda, Twitter ve Facebook gibi paylaşım sitelerinden de takip edebilecekler.

Uzay seferinin sonunda mekiğin yere inmesinin ardından ismini ve fotoğrafını uzaya gönderenler, bu siteye tekrar girerek, sefer komutanı tarafından imzalanan "Uçuş Sertifikalarını" da yazıcıdan alabilecekler.

Mekiklerin, 30 yıla yakın hizmet verdikten sonra emekliye ayrılmalarından önce Discovery'nin eylül ortasında Endeavour'ın da kasım sonunda yapacağı son iki sefer kaldı.

NASA'nın bu hizmeti, uzaya büyük ya da küçük çeşitli eşya götürme geleneğine dayanıyor.

Öğrencilerin imzaları, Beatles plakları, "Toy Story" animasyon filminin karakteri Buzz'ın oyuncak bebeği, bilim kurgu dizisi Uzay yolu'nun yaratıcısı Gene Roddenberry'nin külleri gibi birçok şey daha önce uzaya götürülmüştü.

Mart 2009'da da bir yarasa, Discovery'nin yakıt tankına tüneyerek maceraya atılmış ancak fırlatmadan sonra NASA kontrol merkezinin ekranlarından kaybolmuştu

Son yılların en önemli buluşu


Son yılların en öneli buluşu İngiltere den geldi. Binlerce askerin hayatını kurtaracak jel sürülükten sonra zırh kadar sert ve güçlü bir yapıya dönüşüyor.
İngilizler büyük bir buluşa imza attı. BBC Focus dergisinde yayınlanan haberde, "d3o" olarak isimlendirilen ender malzeme, yavaş yavaş idare edildiğinde esnek oluyor. Ancak, sert bir güç uygulandığında ise süper sert bir materyale dönüşüyor. Mekanik mühendis Richard Palmer ve bir zamanların kimya devi DuPont, bu fikri kayak rampası üzerinde buldular. Palmer, "Ben bir snowboard'çuyum ve darbeleri emebilen ve şekil değiştirmeyen, tekrar eski haline dönebilen bir materyale ihtiyacımız olduğunu düşündüm"dedi. Onun çözümüne göre, 2 polimerden oluşan malzemenin ilk polimer şeklini verirken diğeri de darbeyi emiyor.
Darbe emici polimer, hızlı ve yavaş gelen darbelere bağlı olarak, karakteristik özelliğini değiştiriyor. Malzeme kayak eldivenlerinden, bale ayakkabılarına kadar her yerde kullanılıyor. Yakında öncelikle cephedeki askerlerin miğferlerinde kullanılacak malzeme, daha sonra da koruyucu zırh olarak askerlerin vücutlarını koruyacak.

Myon


Myon Alman Endüstriyel tasarım firması tarafından geliştirilen insansı bir robottur. Polikarbon malzemelerden altı parçadan oluşmaktadır. 125 cm boyunda ve 15 kg ağırlığındadır. Üzerindeki 192 sensör yardımı ile birçok yöne hareket edebilmektedir.

Nanny aile robotu...


Nanny robot Shenyang Siasun Robot & Automation Co. Ltd tarafından geliştirildi. Bir aile robotu olan Nanny konuşabiliyor, text mesaj atabiliyor ve acil durumlarda alarm çalarak yetkililere haber verebiliyor. Örneğin bir gaz kaçağı olduğunda sensörleri ile algılayabiliyor. Evde kimse olmadığında mesaj veya email atabiliyor.

İki saat şarj ile sekiz saatten fazla çalışabiliyor. 80 cm boyunda ve 25 Kg ağırlığında olan Nanny robot tekerlekleri ile ev içerisinde eşyalara çarpmadan hareket edebilmektedir. Nanny robot yaşlı insanların yalnızlıktan da kurtulmasına yardımcı olmakta, üzerindeki ekranından interaktif oyunlar oynanmasına da olanak vermektedir. Beş yıl içerisinde yaklaşık 1500 dolara satışa çıkması beklenmektedir.

Robot bir top üzerinde durabiliyor.


Japonya Tagajo şehrinde bulunan Tahako Gakuin Üniversitesi Robot Development Engineering labaratuarında bir top üzerinde kendi dengesini sağlayan robot geliştirdiler. Dr. Kumagai ve öğrencileri tarafından geliştirilen bu robot üç tekerleği sayesinde bowling topu üzerinde durabilmekte. Ama olduğu yerde duramamakta herhangi bir tarafa hareket ederek dengesini sağlamaktadır

Son Moda Bir Fare


Genius'tan Bluetooth'lu notebook faresi Navigator 905BT size gelişmiş bir bluetooth faresinde bulunan tüm rahatlık,duyarlılık ve kullanım kolaylığını sağlayan hızlı takip ve yüksek çözünürlüğe sahip son moda bir fare.
USB girişinizi diğer aygıtlara saklayın çünkü Navigator 905BT Bluetooth özelliği sayesinde bir USB girişine ihtiyaç duymadan diz üstü bilgisayarınıza anında bağlanır.Bluetooth EDR 2,0 teknolojisi size 10 metreye kadar çalışma mesafesi ile duyarlı imleç takibi ve hız için 1600 dpi çözünürlük sağlar.
Üstelik Genius’un yenilikçi “Flying Scroll” (uçan kaydırma tekerleği) teknolojisi,kaydırma tekerleğini fare ile hareket ettirdiğiniz anda Internet sayfaları veya dökümanları sekiz yönde kaydırmanıza olanak sağlayarak size hem eğlenceli hem de pratik bir gezinme deneyimi sunar.
Ayrıca diz üstü bilgisayarınızı ofis içindeki toplantılarınıza götürürken Navigator 905BT’yi Stick-N-Go aparatına takarak kılıf ya da çantaya kullanmaya gerek duymadan bilgisayarınızla birlikte kolayca taşıyabilirsiniz.
Patentli Magic Roller teknolojisini kullanan Navigator 905BT’nin diğer gelişmiş özellikleri arasında bağlantı ve düşük pil için LED ışıklı gösterge, pil ömrünü uzatmak için güç düğmesi ve Bluetooth bağlantısı eşleştirmek için bağlantı düğmesi sayılabilir.
Tüm bunlara ek olarak,CD sürücü içinde bilgisayarınızı virüs saldırıları ve güvenlik duvarı ihlallerinden korumak için 60 günlük Norton Symantec ücretsiz deneme sürümü de bulunuyor.
Spor otomobilleri andıran bir dizayna sahip olan Navigator 905BT iki farklı renk seçeneğine sahip:asil yakut kırmızısı ve soğuk gümüş.

Windows 8'in 8 Önemli Özelliği


Windows 7'yi izleyen işletim sisteminin farkları neler olacak? İşte Windows 8'in 8 farkı...
Windows 8'in çıkmasına daha çok var ama ortaya sızan belgeler,Microsoft'un planlarını ortaya koyuyor.HP ve diğer üreticilere sunulmak üzere hazırlandığı idda edilen belgelerdeki bilgilerden ortaya çıkartılan 8 önemli özelliği sizlerle paylaşıyoruz...
1-Şifrelerden kurtulmak
Sayısız şifre ezberlemek yerine,bunları Windows 8'de güvenli tutacak bir sistem üzerinde çalışmalar sürüyor.Kullanıcılar şifre girmeyecek,sistem kullanıcının yüzünü tanıyarak açılacak ve hizmetlere erişime izin verecek.
2-Her bilgisayara ayrı uygulama almaya son
Microsoft,Windows hesabını kullanıcı üzerine kuracak ve kullanıcı masaüstü PC,dizüstü bilgisayar ya da tablet PC arasında geçiş yaparken,kendi işletim sistemini ve ayarlarını kullanmaya zahmetsizce devam edebilecek.
3-Gelişmiş dokunmatik desteği
Microsoft ortaklarına Apple'ı ünlü yapan dokunmatik desteğini aşacaklarını söylüyor.Özellikle tablet cihazlarda kullanımı çok kolay sanal klavye ve gelişmiş kontrol vadediyor.Ayrıca ekranlar kullanım açısına ve ışığına göre görüntüyü ayarlayarak en iyi tecrübeyi sunabilecek.
4-Her yerden TV izlemek
Kullanıcılar sabit disklerindeki zengin medya içeriğine bütün ekranlardan ulaşabilecek.Yani PC kablosuz olarak oturma odasındaki TV'ye görüntüleri besleyecek.Kullanıcılar istedikleri yerde, istedikleri zaman bu içeriklere erişim sağlayabilecek.
5-Windows App Store
Apple'ın başarısını kanıtladığı online uygulama dükkanına Microsoft da öenm veriyor.Bu dükkan hakkında yeterince detay ortada yok.Ancak Windows yazılım geliştiricileri için kullanıcılara ulaşmanın merkezi bir yolu olarak başarılı olabilir.
6-Formatsız format atmak
Virüs ya da zararlı yazılım,bozulan ayarlar veya artık sistemin eskisi gibi istikrarlı işlemediği durumlarda,kişisel veri kaybı riski olmadan reset atmak mümkün olacak.
Microsoft ayarları ve belgeleri koruyarak işletim sistemini ilk ayarlara döndürecek.Uygulama dükkanından ya da başka yerlerden satın alınan uygulamaları da hızla yüklemek mümkün olacak.
7-Anında açılan PC
PC'Lerin basar basmaz açılması Wİndows 8'de de mümkün olmayacak ancak Microsoft bu konuda çalışıyor.40 Saniyeden 27 saniyeye düşen açılış süresi yarı yarıya indirilerek 10-15 saniye civarına indirilebilir.
8-İşletim sistemini çözmek
Windows 8 kullanım kolaylşığını hedefliyor.Bu yüzden kullanıcı arayüzündeki geliştirmeler ile işletim sistemi ne kadar kaynak kullanıyor,güç verimliliği ve açılış-kapanış süreleri nedir kolayca öğrenebilecek.Ayrıca ne nasıl yapılır işletim sistemi içerisinden kolayca öğrenip tavsiye alabilecek.


Sunucuları Buluta bağlayan akıllı yönetici

20 Temmuz 2010 Salı


PRIMERGY Sunucuları Buluta bağlayan akıllı yönetici iş başında...

Fujitsu’nun yeni duyurduğu sistem yönetim yazılımı ServerView Resource Orchestrator, veri merkezlerindeki PRIMERGY sunucular ve diğer sistem kaynaklarının yönetimini Bulut platformlarında olduğu gibi otomatik olarak gerçekleştirecek.

Dünyanın önde gelen bilişim firmalarından Fujitsu, veri merkezlerindeki sunucuların ve diğer sistem kaynaklarının yönetiminde Bulut yaklaşımını öne çıkaran özel bir yönetim yazılımını duyurdu. Gelişmiş teknolojisi ile öne çıkan yeni sistem yönetim yazılımı ServerView Resource Orchestrator, Fujitsu’nun geçen Nisan ayında detaylarını açıkladığı Bulut stratejisinde önemli bir kilometretaşı olma özelliğine sahip.

Günümüz işletmelerinin sürekli değişen bilişim ihtiyaçlarına hızlı ve daha esnek bir yöntemle cevap veren ServerView Resource Orchestrator, self servis sistem atama / görevlendirme (provisioning) yaklaşımıyla çalışıyor. Bu yazılım gerekli durumlarda sistem kaynaklarını çalışan belli iş uygulamalarına otomatik olarak tahsis edebiliyor.

Sistem yönetim yazılımı ServerView Resource Orchestrator’un otomatik kaynak atama becerisini kullanan veri merkezi yöneticileri, yeni bir sistemi çok büyük bir hızla devreye alabiliyor. Bulut platformlarına hazırlıklı olan veri merkezlerinde yeni bir sistemin altyapıya eklenmesi ve uygulamaları kullanmaya hazır duruma gelmesi, bu yazılım sayesinde % 90 oranında daha hızlı gerçekleşiyor.

Fujitsu Türkiye Sunucu Teknoloji Satış Yöneticisi Emrah Büyüksomer, ServerView Resource Coordinator hakkında şunları söyledi:

“Veri merkezlerinin en temel problemlerinden biri de mevcut sistem kaynaklarını en doğru şekilde yönetebilmektir. Bir yandan sayısı giderek artan sunucuların konsolidasyon ihtiyacı, diğer yandan ise artan iş uygulamaları nedeniyle mevcut atıl kapasiteleri kullanma zorunluluğu, bilgi teknolojisi yöneticilerini iki yönden baskı altına alıyor. Fujitsu bu noktada akıllı yönetim yazılımı ServerView Resource Coordinator ile sistem yöneticileri üzerindeki bu baskıyı kaldırmayı ve onlara yeni ufuklar açmayı hedefliyor. Yazılımın otomatik kaynak atama becerisi, iş uygulamalarına mevcut altyapıyı en son noktasına kadar kullanma imkanı verirken, yöneticiler de sistemin kurulumunda gerekli otomasyon ayarlarını çok basit bir şekilde yapabiliyorlar. Dolayısıyla klasik yollarla gerçekleştirilen bir sistem kurulumu için gereken süreden bu yazılım sayesinde % 90 oranında tasarruf edilebiliyor”.

Sistem nasıl çalışıyor?

ServerView Resource Coordinator yazılımı, kurulum aşamasında, kullanıcıdan bazı temel soruları yanıtlamasını istiyor. Örneğin, sistem altyapısından temel beklentilerin yanı sıra veri depolama ve ağ bağlantılarıyla birlikte fiziki ve sanal sunuculardan oluşan sistem gruplarını ifade eden şablonların ve önceden yapılandırılmış sistem kopyalarının da yönetim yazılımına tanıtılması gerekiyor. Başlangıçta bir kereliğine yapılan bu genel ayarlar, daha sonraki günlerde veri merkezi yöneticilerinin zaman tüketen karmaşık işlemlerden kurtulmasını sağlıyor. Dahası çalışanlar tarafından yapılan ve genelde sorun yaratmaya eğilimli sistem atama girişimlerini ortadan kaldırarak tüm bu işlemleri bilgisayar ortamına aktarmış oluyor.

ServerView Resource Orchestrator yazılımının çarpıcı bir özelliği de veri merkezlerine Bulut benzeri bir yapıyı kazandırması oldu. Bu sistem yazılımı, veri merkezlerinde mevcut kaynakların en uygun şekilde yönetimini sağlarken, maliyet tasarrufu ve esnek yönetimİ ile Bulut platformlarının avantajını kurumlara taşıyor.

ServerView Resource Orchestrator, Fujitsu’nun ve NetApp Cisco, Brocade, VMware ve Microsoft gibi teknolojik iş ortaklarının, veri depolama, ağ altyapısı ve sanallaştırma uygulamalarının yönetim katmanlarına erişimi sağlayan çeşitli arayüzlere sahip. Yazılımın diğer teknolojilerle entegrasyon yetkinliğinin gelecekte daha da geliştirilmesi hedefleniyor.

Dünyanın ilk üç yönlü senkronizasyonlu telefonu


LG’den Dünyanın İlk Üç Yönlü Senkronizasyon Özelliğine Sahip Cep Telefonu:Yeni LG Mini.

Cloud Computing teknolojisinin bir türü olan LG Air Sync özelliğine sahip ilk telefon olan LG Mini, bilgisayar, internet içerikleri arasında kesintisiz bağlantı ve sosyal paylaşım sitelerine kolay erişimi de kapsayan önemli özellikleriyle mobil iletişim alanında yepyeni bir dönemi başlatıyor

Mobil iletişimde yenilikçi teknolojileriyle dünya lideri olan LG Electronics (LG), dünyanın ilk “Üç Yönlü Senkronizasyon” (3-Way Sync) teknolojisine sahip cep olan yeni LG Mini’yi (LG GD880) tüketicilerin beğenisine sunuyor.

Şu anda sadece akıllı telefonlarda bulunan Cloud Computing’in bir türü olan LG Air Sync özelliğine sahip ilk telefon olan LG Mini, mobil iletişim alanında yepyeni bir dönemi başlatıyor.

10,6mm kalınlığında ve yalnızca 99gr ağırlığındaki yeni LG Mini, kullanıcılarına LG Air Sync adı verilen Üç Yönlü Senkronizasyon da dâhil olmak üzere birçok özellik sunuyor.

Bu yeni nesil teknoloji sayesinde kullanıcılar, telefonlarındaki verileri bilgisayarlarındaki bilgilerle ve internet tarayıcılarının kayıtlarıyla kablosuz bir ağ üzerinden kesintisiz bir şekilde güncelleyebiliyor. Fotoğraf, video, takvim, telefon defteri gibi içeriklere istedikleri zaman ulaşıp, üzerlerinde değişiklik yapabiliyorlar.
lg,mini,mobile phone
Kullanıcıların kişisel tercih ve bilgilerini takip eden LG Air Sync üç şekilde çalışıyor: Geçmiş Eşzamanlama (History Sync) fonksiyonu sayesinde telefon tarayıcısı, kullanıcıların bilgisayarlarında ziyaret ettikleri son 100 web sayfası ile güncelleniyor ve kullanıcılar istedikleri web sayfasına bıraktıkları yerden geri dönebiliyorlar.

Kişisel Bilgi Yöneticisi (Personal Information Manager Sync) fonksiyonuyla kullanıcı, LG Mini içindeki iletişim bilgileri ve günlük planları bilgisayardaki bilgilerle uyumlu hale getirebiliyor. Telefonu unutma ya da kaybetme durumunda bile bilgisayarından bu bilgilere ulaşabiliyor. R-Click fonksiyonu sayesinde de bilgisayarındaki fotoğraf ve bilgileri anında LG Mini’ye aktarabiliyor.

Piyasadaki en küçük ve en ince 3,2 inç dokunmatik ekranlı telefon olan LG Mini, hızlı internet tarayıcısı ve hızlı e-posta tuş özellikleriyle büyük kullanım kolaylığı sağlıyor. Güçlü SNS özellikleri sayesinde kullanıcılar, Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri yoluyla arkadaşlarıyla kolayca bağlantıda kalıyor ve onlardan gelen güncellemelerden dakika dakika haberdar olabiliyorlar.

Küçük boyutlarına rağmen 5.0 megapiksel kamera, Wi-Fi, A-GPS, FM radyo ve 7.2 Mbps HDSPA özelliklerine de sahip olan LG Mini, sadece TeknoSa’larda 799TL’den satışa sunuluyor.

Nvidia'nın ucuz 3D kartı geliyor!

18 Temmuz 2010 Pazar



Sıradan ekran kartlarını unutun! İşte Nvidia'nın yeni 3D ekran kartı bombası, hem de ucuza!

Nvidia, 3D teknolojisini bilgisayarlarda destekleyeceği yeni ekran kartını tanıttı. 199 dolarlık GTX 460 oyun teknolojisinin en son nimetlerini ve 3D Blu-ray'i masaüstü bilgisayarlarınıza kadar getiriyor.

768MB olan GTX 460'da 336 işlemci çekirdeği bulunuyor. Ayrıca kart 199 dolarlık fiyatıyla Nvdia'nın DirectX 11 destekleyen en ucuz ürünü. Bilgisayarlarında 3D Blu-ray keyfini yaşamak isteyen kullanıcılar için kartın içinde bulunan donanım Blu-ray 3D filmleri rahatça oynatıyor.

Nvidia'nın açıklamasına göre kart, 150 watt'lık güç kullanıyor ve çok ısınmıyor. 768 MB bana yetmez diyenler içinse 1GB olan modeli de 229 dolardan satışa sunuluyor.


Lg israil sitesi Akıncılar tarafından hacklendi


Lg israil sitesi TÜRKLER tarafından hacklendi.

Mirror:

http://www.turk-h.org/defacement/view/376412/brimag-telecom.co.il

CYBER-WARRİOR birçok israil sitesini hackledi...

Firefox da Internet Explorer gibi oldu!


Kimin gözünde ve neden? İşte internet tarayıcıların geleceğine farklı bir bakış imkanı...

Mozilla Firefox bir zamanlar dev şirket ve pek çok açık kaynak geliştirici için 'kötü adam' olan Microsoft'un Internet Explorer hakimiyetine karşı bir hareket niteliği taşıyordu.

Ancak zaman değişti ve Firefox yüzde 24'lük pazar payıyla bir dev haline geldi. Şimdi Firefox'u olduğu yere getiren geliştiricilerin yeni bir gözdesi var: Google Chrome.

İnternet teknolojileri alanında dünyanın en büyük ismi olan Google'ın Chrome, Ekim 2009'dan bu yana en hızlı büyüyen tarayıcı oldu. Ancak mesele payının artması değil; mesele geliştiricilerin taraf değiştirmesi.

Geliştiricilerin uğrak mekanlarından W3Schools'un aylık 15 milyon ziyaretçisi var. Firefox kullanıcılarının bu sitedeki oranı yüzde 46.6, IE'nin payı yüzde 31 ve Chrome'un payı ise yüzde 15.9. Yani uzun vadede geliştiricilerin Chrome'a kayması, yeniliklerin Chrome'da yapılması ve Firefox'un da hız kaybetmesi demek.


ATI vs Nvidia en iyi kim?



Ekran kartı piyasasındaki ezeli rekabet devam ediyor... ATI ve Nvidia'dan en iyisi hangisi?

Bilgisayar dünyasında marka savaşları hiç bitmez. Bazen bir marka, bazen diğer marka öne geçer.

Öne geçmenin de farklı koşulları vardır, performans olarak, teknoloji olarak ya da fiyat olarak tüketicilerin favorisi haline gelen ürünler ortaya çıkartmak; belirli alım aralıklarında hakim olmak çok önemlidir.

İşlemcide süregelen Intel-AMD rekabeti gibi, ekran kartı piyasasında da Nvidia-ATI arasında ezeli bir mücadele vardır. Ekran kartları, direkt oyun performansına etki ettikleri için, oyuncular için en önemli donanımdırlar. Oyunlardaki 3D performansını da gözle görebilir, kolayca ölçebilirsiniz.

Peki hangisi en iyisi? Nvidia mı, ATI mi?

PC ekran kartlarıyla başlayan macera


ATI ve Nvidia işe PC grafiklerinde uzmanlaşlarak başladılar. Oyunculuk PC'lerden konsollara geçtikçe, rekabet alanlarından birisi de bu platformlar oldu.

Ekran kartlarının paralel işlem gücü, farklı alanlarda bu iki devin çözümlerine kapı açtı. ATI, AMD tarafından satın alınana kadar iki şirket de çok yakın bir rekabet içerisindeydi. Bu olaydan sonra ATI'nin planları ve çizgisi değişmeye başladı. Nvidia'da farklı hamleler yaptı.

Bunlara geçmeden önce gelin iki firmanın yıllar süren rekabetinde öne geçtikleri zaman ve ürünlere bir bakalım, objektif bir analiz yapalım...










Windows 8'in virüs katil özelliği


Microsoft'un bir sonraki işletim sistemi virüsleri nasıl öldürecek? İşte meselenin özü...

Microsoft'un Windows 8 ile ilgili olduğu iddia edilen slayt gösterimleri internete sızdıktan sonra bütün bilgiler birbirine bağlanmaya başladı.

Ma-Config sitesinin Windows 8 ile ilgili tahminleri oldukça sağlam temeller üzerine kurulu. Microsoft'un Fransa teknik direktörü olan Bernard Ourghanlian ile yapılan eski bir röportaja dayanan veriler, Windows 8'in gelişmiş bir sanal bilgisayar uygulamasından yararlanacağını gösteriyor.

Microsoft'un en son sanallaştırma teknolojileri olan Hyper-V V3, App-V ve MED-V'nin kullanılması mümkün. Sanallaştırma sayesinde daha önce de sözü edilen, Windows'Un fabrika ayarlarına döndürülmesi durumu mümkün.





Windows 7 Apple sayesinde coşuyor!


Microsoft Windows 7, Apple'ın yaptıkları sayesinde daha da popüler hale geliyor. İşte gelecek...


Microsoft Windows 7 işletim sistemi, Microsoft'un tüketici memnuniyetini yıllardır görülmedik şekilde yükseltmeyi başardı.

Kullanıcılar kadar geliştiriciler de memnun ve Windows 7'nin sunduğu dokunmatik teknolojiler oldukça ilgilerini çekiyor. Apple'ın tablet bilgisayarı iPad'in başarısı ve Windows 7'nin henüz değerlendirilmemiş potansiyeli gelecek vadediyor.

Her ne kadar Windows 7 tablet bilgisayarlar engellerle karşılaşsa da, geliştiricilerle yapılan bir anket umut vadediyor. Yazılım geliştiricilerin yarısı Windows 7 için hali hazırda uygulama geliştiriyor ve yüzde 80'i gelecek yıl içerisinde işe koyulmayı planlıyor.

Araştırmaya göre geliştiricilerin yüzde 10'u Windows 7 için uygulama geliştirmeyi düşünmüyor. Embarcadero Technologies'in 606 geliştiriciden aldığı cevaplar, yazılımcıların yüzde 40'ının dokunmatik özelliklerden, yüzde 27'sinin gelişmiş grafiklerden ve yüzde 24'ünün Ribbon'dan etkilendiğini ortaya koyuyor.


Windows 7 SP1: Kötü haber!


Windows 7 SP1 Beta'nın yayınlanması sizi de heyecanlandırdı mı? Bu haber sizi biraz üzecek...

Windows 7 Service Pack 1'in halka açık betasının yayınlanması bu hafta heyecan yarattı.

Windows Server 2008 R2 ile birlikte SP1 betasına kavuşan Windows 7 hali hazırda oldukça istikrarlı ve sorunsuz bir işletim sistemi. Ancak beta sürecinden sonra esas ve tamamlanmış SP1'in yakın zamanda hazır olmayacağı ortaya çıktı.

Microsoft'tan Brandon LeBlanc'a göre Windows 7 SP1 ancak 2011'in ilk yarısında resmi kanallardan sunulabilecek. Blanc, bu durumun pek de önemli olmadığını, Windows 7 SP'in sadece Windows Update üzerinde yer alan basit yamaların bir derlemesinden ve bazı ek ufak düzeltmelerin bir araya getirilmesinden ibaret olduğunu belirtiyor.

Yine LeBlanc'ın açıklamasına göre Windows 7 şimdiden işletim sistemi piyasasının yüzde 14'üne yayılmış durumda.



En sinsi Windows zararlısı!




Bu Windows zararlısı daha önce yayılan USB virüslerine hiç benzemiyor! İşte tehlike...

Hackerların en son geliştirdiği zararlı yazılım USB bellekler ile yayılıyor. Daha önce de USB ile yayılan zararlı yazılımlar ortaya çıkmıştı, ancak bu son tehlike diğerlerinden çok farklı. Ink kısayol dosyalarını kullanan bu zararlı yazılım VirusBlokAda tarafından tespit edildi. Varlığını başarıyla gizleyen bu zararlı rootkit tarzında çalışıyor.

Endüstriyel casusluk için tasarlandığı sanılan bu karmaşık zararlı Realtek Semiconductor gibi gerçek şirketlerin imzasını taşıyan sürücülere sahip. Büyün güvenlik güncellemeleri yapılmış Windows 7'de bile etkin olan bu zararlıyı AutoRun'ı kapatarak durdurmak mümkün değil.

Özellikle Siemens WinCC SCADA kontrol sistemlerini hedeflediğine yönelik kanıtlar bulunan zararlı, sıradan kullanıcılara da zarar veriyor.



Microsoft'un yeni oyuncağı!



300 dolarlık yeni sistem hakkında Xbox Ürün yönetim müdürü Albert Penello şunları söylüyor; "Rakiplerimizin uzun süredir bu piyasanın içinde olmasına rağmen biz de ikinci konsolumuzda çok şeyler öğrendik. İnsanların ne gibi bir tasarım, özellikler istediğini yılların geçmesiyle daha iyi anladık ve bunları bizim de değiştirmek istediğimiz şeylerle beraber birleştirdik."

Penello bu yeni tasarıma oldukça zaman harcadıklarını şu sözleriyle ifade ediyor; "Bu proje için aşağı yukarı 2 yıl harcadık. Çünkü böyle yeniden bir tasarım yaptığınız zaman birkaç ay düşünemezsiniz. Kaliteyi ve her şeyi doğru yere koyduğunuzdan emin olmalısınız."

Penello daha önceki Xbox 360 modelinde olmayıp bu modelin için de ve fiyata dahil olan, ayrı bir parça olarak 100 dolara satılan USB Wlan adaptör için ise şunları söylüyor; "İnsanlar bize neden Xbox 360'a kablosuz alıcı koymadığımızı sormuştu. O zamanlar bir konsola kablosuz alıcı koymak yüksek maliyetli bir işti. Ancak piyasanın değişmesiyle WiFi artık her cihazda olan normal bir ürün haline gelmeye başladı."



Titreşimle dolan pil!


Bu pil gücünüzle doğru orantılı olarak çalışıyor.

Brother, AA ve AAA boyutlarında iki pil modelini görücüye çıkardı. Piller ince bir kablo vasıtasıyla, yine pil şeklinde olan üretece bağlanıyor. Firmanın söylediği kadarıyla pili doldurabilmek için jeneratörü ileri-geri sallamanız gerekiyor. Ya da titreşimli bir ortama koyarsanız bu işlem daha da kolaylaşmış oluyor.

Sürekli olarak enerjie ihtiyaç duymayan ürünler için geliştirilen ürünün güç tüketimi 100mW civarlarında. Çift katmanlı kapasitörden oluşan üretecin kapasitesi ise 500mF.

Anlık olarak enerji ihtiyacını karşılamaya yardımcı bu çevre dostu ürünün ne zaman satışa sunulacağı henüz belli değil.

Google'da Çift Kullanıcı Dönemi


Son zamanlarda kamuoyundaki imajını düzeltmeye çalışan Google ücretsiz hizmetlerini daha etkili hale getirmek için kollarını sıvadı. İşte firmanın yeni projesi.

Bir dönemin ünlü arama motoru Google artık dünyanın en büyük teknoloji ve yazılım platformlarından biri. Yaptığı akıllıca yatırımlarla güçlenen arama motoru internet hizmetleri konusunda önemli bir konuma sahip oldu.

Ancak bu konumun getirdiği kibir yüzünden devletlere bile kafa tutan firma son dönemlerde komuoyu tarafından pek hoş karşılanmamaya başladı.



Tek bilgisayarla iki farklı kullanıcı

Firma bu ilgi krizi dönemini ise yeni yatırımlarla çözmeye başlıyor. Bu konuda basit ama faydalı yenilikler hazırlayan Google, son günlerde yeni bir özelliğini daha denemeye başladı.

Artık firmanın ücretsiz hizmetlerinden aynı anda iki farklı kullanıcı adıyla da faydalanabileceksiniz. Ayarlar menüsündenGmail yapacağınız basit bir değişiklikle aktif olacak olan hizmet , Google Calendar, Google Reader, Google Docs, Google Sites ve Google Code üzerinde kullanılabilecek.

Bu yenilk sayesinde bir hesaptan çıkmadan aynı anda ikinci bir kullanıcı adını kullanmakGmail'in çevrimdışı olarak çalışmayacağını da belirtti. mümkün olacak.Öte yandan firma sözcüsü

Yeni İşlemciler Gün Yüzüne Çıktı!

İntel firmasının yeni işlemcilerini geliştirmek ve hızlı bir şekilde piyasaya sürmek için sıkı bir çalışma içersinde olduğunu biliyoruz.

Bu sıkı çalışmanın meyvesi, yakında piyasada daha çok işlemci seçeneği olarak kullanıcıların beğenisine sunulacak. Yeni işlemcilerin kod adı Sandy Bridge. 32 nm mimariye sahip olacak bu yeni işlemci ailesinin ne zaman piyasada olacağı ise hala gizliliğini koruyor. Socket LGA 1155 üzerinde çalışacak işlemcilerin en düşük saat hızı 3.1 GHz olacak. Bu aileye üye olacak ve ilk etapta piyasaya sürülecek beş adet işlemcinin detaylı bilgilerini aşağıda bulabilirsiniz. Bu dedikoduların ardından İntel tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı.

Core i7 2600: Quad-core processors with Hyper-Threading, 3.2 GHz, 8 MB L3 cache
Core i5 2400: Quad-core processors without Hyper-Threading, 3.1 GHz, 6 MB L3 cache
Core i5 2500: Quad-core processors without Hyper-Threading, 3.3 GHz, 6 MB L3 cache
Core i3 2100: Dual-Core with Hyper-Threading, 3.1 GHz, 3 MB L3 cache
Core i3 2120: Dual-Core with Hyper-Threading, 3.3 GHz, 3 MB L3 cache

Google Son Nexus One'ları Teslim Aldı


Google markasını taşıyan akıllı telefon Nexus One'ların son bölümü de Google'a teslim edildi. Peki bundan sonra üretim duracak mı?

Kısa bir süre önce Android 2.2 Froyo'yu kullanıcılarına duyuran Google, şu sırala sıkı bir şekilde 3. Nesil Android olacağı belirtilen Gingerbread üzerinde çalışıyor. Nexus One güncellemelerini hızlı bir şekilde kullanıcıların hizmetine sunmalarına karşın, beklenen satış rakamlarına bir türlü ulaşamayan Google, hatırlanacağı üzere ikinci bir akıllı telefon üzerinde şu an için çalışmayı düşünmediğini duyurmuştu. (Nexus Two diye bir şey olmayacak)

HTC tarafından üretilen Nexus Oneların son partisi de Google'ın eline ulaştı. Yeni bir sipariş vermeyi kesinlikle düşünmediklerini belirten yetkililer, cihaza desteklerini ise sürdürmeye devam edeceklerini vurguluyor.

Google'dan 1 Milyar Bombası


Google Android Uygulama Dükkanı, en büyük rakibi Apple App Store'a bir adım daha yaklaştı ve yeni bir rekora imza atmayı başardı.

Google Android İşletim Sistemi, an itibariyle akıllı telefon pazarının en çok tercih edilen işletim sistemi konumunda. Yeşil, şişman robotun başarı halkasına yeni bir zincir daha eklendi ve Android'in çevrim içi mağazasından, 1 milyar indirme rakamına ulaşıldı.

Uygulama mağazası alanında Apple App Store açık ara liderliğini koruyor. Ancak büyük elma, özellikle iPhone 4 vakasıyla zor günler geçiriyor ve kısa sürede 100.000 uygulama ve milyarlık indirme rakamına ulaşan Android Store, ünlü App Store'un, dolayısıyla Steve Jobs'un canını epey sıkabilir. Zira söylentilere bakılırsa Google bu kadarla da yetinmeyecek ve reklam kampanyalarına hız verip, liderliğe ulaşmak isteyecek.

Koşarken nabzınızı ölçün

Nike ile Polar arasındaki işbirliği sonucu üretilen Polar WearLink+ transmitter Nike+, Nike+ sistemine nabız ölçümü ekleyerek kullanıcılarının antrenman deneyimlerini geliştiriyor. Geleneksel Polar 5 kHz ve Nike+ uyumlu iletim teknolojisini kullanan Transmitter, Nike+ sistemiyle ve uyumlu Polar antrenman bilgisayarıyla kullanılabiliyor.

Nike+ ile işlev gösteren Polar WearLink+ verici, kullanıcının kalbinden gelen sinyalleri topluyor ve bu verileri Nike+ sistemine aktarıyor. Sporseverler sadece Nike+ ile koşma avantajına sahipken, artık WearLink verici ile kalp atım hızını Nano veya Nike+ kol bandına kaydetme şansına da sahip. Kullanıcı, bu bilgiyi Nike+ web sitesine aktararak daha önce kullanılmış olan teknolojileri görebildiği gibi artık kalp atım hızını da görebiliyor.

Polar WearLink+ transmitter Nike+, uyumlu Nike+ cihazlarıyla www.nikeplus.com’a nabız verileri sağlıyor. Transmitter, 5 kHz iletim teknolojisini kullanan Polar ürünleriyle de uyumlu çalışıyor ve Polar uyumlu fitness aletleriyle, yani belli başlı tüm fitness aletleri üreticilerinin modelleriyle birlikte kullanılabiliyor. Bu özellik, Nike+ kullanıcılarının sağlık ve fitness kulüplerinin aletlerinde de nabızlarını izleyebilmelerini sağlıyor. Polar WearLink+ transmitter Nike+, Ağustos ayı itibariyle Polar mağazalarında 69,95 dolar fiyat ile bir Polar aksesuar seti şeklinde satışa sunulacak.

Meraklısı için özellikler:

* Polar WearLink+ transmitter Nike+ kalbinizden gelen sinyalleri toplayıp bu verileri Nike+ sistemine aktarır. Yumuşak kumaştan göğüs bandı sorunsuz bir şekilde vücudun şekline uyum sağlayarak antrenmanda kullanıcıya tam bir hareket özgürlüğü sağlar. Kanca mekanizması sayesinde transmitter’ı takmak da, çıkarmak da çok kolaydır.
* Uyumlu Nike+ cihazlarıyla www.nikeplus.com web servisine nabız bilgileri sağlar (Uyumlu Nike+ cihazları: Apple iPod Nano 5. nesil (Nike + iPod SportKit ile birlikte) ve Nike SportBand)
* Kodlanmış 5 kHz iletim kullanarak Polar antrenman bilgisayarının nabız sinyalini bulmasını sağlar (Uyumlu Polar antrenman bilgisayarları: Polar FT80, FT60, FT40, FT7, FT4, FT2, FT1, RS400, RS300X, RS200, RS100, CS400, CS300, CS200 ve CS100 de dahil olmak üzere, 5 kHz iletim teknolojisini kullanan tüm Polar antrenman bilgisayarları)
* Kumaş bant makinede rahatlıkla yıkanabilir
* Suya dayanıklı konektör ve kullanıcının değiştirebildiği pile sahiptir

Bilişim Suçları

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Bilgisayar Suçları

2.1)Yazılım Lisansı Telif Haklarının İhlali

Telif hakları genellikle 7 şekilde ihlal ediliyor.

Kullanıcı Kopyalaması

Birkaç adet lisanslı yazılım yüklü bilgisayar satın alınıp bu bilgisayarlardaki lisanslı yazılımların diğer bilgisayarlara yüklenmesi; CD ya da programların sahip olunan lisanslardan fazla sayıda çoğaltılması ve el değiştirmesidir.

Eş Anlı Kullanım

Tek bir bilgisayar için kullanılması gereken bir yazılımın birden fazla bilgisayarda, yeterli sayıda lisans temin edilmeden paylaştırılarak kullanılmasıdır.

Sabit Disk Yüklemesi

Bilgisayarların, sabit disklerine kopya yazılım yüklenmiş şekilde satılmasıdır. Burada hem satıcı hem de kullanıcı eşit derecede sorumludur.

Sahtecilik

Orijinal ürünü kopya üründen ayıran hologram, paket, logo gibi belirgin özelliklerin taklit edilerek illegal yollardan ticaretinin yapılmasıdır.

İnternet Yoluyla Kopyalama

Web sayfası aracılığıyla, yazılımın lisanssız olarak bilgisayarlara yüklenmesidir.

BBS (Bülten Panolarından Yükleme)

Fikri haklara tabi yazılımların, bir elektronik bülten panosundan yüklenmesidir.

Yazılım Kiralama

Kopya yazılımların, lisans sözleşmelerine aykırı olarak evlerde veya işyerlerinde kullanılmak üzere kiralanmasıdır.

Yukarıda söz edilen yöntemlerden hiç biri yasal değildir ve sizi teknik ve yasal birçok sorunla karşı karşıya bırakmanın yanı sıra itibar kaybına uğramanıza da neden olabilir. Lisanslı yazılım kullanmanın tek yolu vardır: Programın kullanıldığı her bir bilgisayar için bir lisans edinmek. Bunun dışındaki kullanımlar lisansız kullanıma girmektedir.

BSA tarafından, dünya çapında yapılan yazılım korsanlığı araştırması sonuçlanmış bulunmaktadır. İş yazılımları konusundaki kopya kullanım oranlarının ve bu nedenle doğan kayıpların saptanmasını amaçlayan bu araştırma IPR adlı bağımsız araştırma firması tarafından gerçekleştirilmiştir. Genel olarak bakıldığında dünyada kopya yazılım kullanma oranlarının gerilediği görülüyor. Bu gerilemede, yürüttüğü kampanyalarla toplumların, hükümetlerin ve firmaların yazılım suçları konusunda daha duyarlı olmasını sağlamaya çalışan BSA’nın payının azımsanmayacak oranlarda olduğunu düşünüyoruz.

Lisanssız yazılım kullanmanın ekonomimize zararı büyük boyutlarda. 1999 yılında Türkiye’de kopya yazılım kullanma oranı %74 olarak gerçekleşti. 1999 yılındaki sektör büyüklüğü 315 milyon 300 bin dolar, istihdam 5900 kişiydi. Toplanan vergi miktarıysa 90 milyon 300 bin dolar oldu. Oysa 1999 yılında kopya kullanım oranı % olarak gerçekleşseydi sektör büyüklüğü 895 milyon dolar, toplanan vergi 325 milyon 500 bin dolar olacak ve 22.300 kişilik istihdam yaratılacaktı. 2000 yılında bu oran %69’larda. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, özellikle işsizlik göz önünde tutulduğunda bu rakamların ciddiyeti daha iyi anlaşılıyor.

1996 yılı başında ülkemizde lisanssız yazılım kullanımı %97 dolaylarındayken, BSA Türkiye’nin kararlı çalışmaları sonucunda bu oran 1997’de %80’lere, 1999 yılı itibariyle de %74’e düşürülmüş bulunuyor. 2000 yılında bu oran %69’a geriledi. Ülkemizde milyonlarca USD’lik lisanssız yazılım kullanılıyor ve bu yaygın kullanım ciddi ekonomik kayıplarla sonuçlanıyor. Ülkemizde lisanssız yazılım kullanımı nedeniyle her yıl binlerce kişinin iş olanağı kayboluyor. Lisanslı yazılımların satılamaması, devletin vergi gelirlerinde milyonlarca dolarlık kayba neden oluyor.

Lisanssız yazılım kullanımı aslında tüm yazılım firmalarının başını ağrıtıyor, ancak özellikle de eğitim desteğine daha az ihtiyaç gösteren programlar kopyalanıyor. Kullanıcı "kendi çabalarımla, hiç ücret ödemeden kullanıyorum" diye düşünüyorsa da gerçekte önemli riskler ve dezavantajlarla karşı karşıya bulunuyor. Teknik destek alamadığı gibi bilgisayarının kaderini de tehlikeli virüslerin ellerine bırakmış oluyor. Bununla da kalmıyor, gece gündüz “basılma” korkusu yaşıyor.

Ülkemizde yazılım telif hakları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun "Bilişim Alanında Suçlar" kitabı ile korunuyor. Lisanssız yazılım Türk Ticaret Kanunu kapsamında da haksız rekabet suçu teşkil ediyor. Tüm bu kanunlara göre izinsiz çoğaltılmış yazılımları elde bulundurmak, kiralamak, kullanmak, satmak ve dağıtmak suç sayılıyor. Bu suçları işleyenler her bir lisanssız yazılım için 10 milyar TL’den 150 milyar TL’ye kadar para cezası; 2 yıldan 6 yıla kadar, para cezasına çevrilmeksizin hapis; 3 yıla kadar meslekten men; çoğaltmada kullanılan veya kopya yazılımların yüklenmiş olduğu bilgisayar ve araçlara el konulması gibi yaptırımlarla karşı karşıya bulunuyor. Ayrıca, işledikleri suçun yüksek tirajlı gazetelerde halka duyurulması ile prestij kaybına, işlerinin aksamasıyla da müşteri kaybına uğruyorlar.

Her şeye rağmen BSA Türkiye, lisanssız yazılım oranının yüksekliğinin bilinçsizlikten kaynaklandığına inanıyor ve bu nedenle arka arkaya çeşitli eğitim kampanyaları düzenliyor. Eğitici kitler hazırlanarak kullanıcılara ve satıcılara gönderiliyor. Eğitim ve bilinçlendirme amaçlı çeşitli seminerler ve toplantılar düzenleniyor. BSA Türkiye tarafından hazırlanan reklamlar sektörel yayınlarda ücretsiz olarak yayınlanıyor ve basın bültenleri yoluyla da kamuoyuna BSA Türkiye’nin faaliyetleri aktarılıyor. Ayrıca hukuk çevrelerinin dikkatini lisanssız yazılımla mücadele konusuna çekebilmek için hukukçuları hedefleyen eğitim faaliyetleri ve sempozyumlar gerçekleştiriliyor.

Tüm bunların sonucu, iki yıldan az bir sürede lisanssız yazılım oranında %10 civarında düşüşün sağlanması. Her şeyden önemlisi, artık insanlar yazılım telif hakları kavramının farkında. Pek çok kullanıcı lisanslı yazılımın avantajlarından faydalanmayı tercih ediyor ve yasal takip riskini göze almak istemiyor. Böylece hem bilgisayarlarını hem de kendilerini lisanssız yazılımın vereceği zararlardan koruyorlar

2.2) Bilgisayar Suçluları ve Saldırılar

Bilgisayarda yapılan saldırılar çok çeşitlidir. Banka hesaplarına girilmesi,hesap transferinde bulunulması , hesapların silinmesi, bilgisayarlara girilip bu bilgisayarlara verilen zararlar bir çok örnek verebileceğimiz bu konuyu özel olarak ele alacağız.

2.2.1) Bilgisayar Suçluları

HACKER, CRACKER, PHREAKER Nedir? Nasıl Çalışırlar?

Hacker’lar genellikle cracker kimlikleri ile karşımıza çıktığı için genellikle sistemlere sızan zarar veren kötü kişiler olarak bilinirler. Onlar olmadan muhtemelen internetin de olmayacağı Dennis Ritchie, Ken Thompson, and Brian Kernighan (sanırım herkes tanıyor artık bu isimleri) Microsoft gibi bir devin kurucuları Bill Gates, Paul Allen, şu anda tüm dünyaya kafa tutan Linux’un babası Linus Torvalds’un da birer hacker oldukları düşünülürse, hacker’lar hakkındaki bu yaygın kanının ne kadar yanlış olduğu anlaşılır. Bill Gates’in yada Dennis Ritchie’nin bir bankanın hesaplarına girip para çalmaya kalkıştıklarını düşünebiliyormusunuz?
Bu kısa girişten sonra hacker ve cracker kelimelerinin tanımlarına bakalım kısaca. Hacker’ın resmi bir tanımı olmamasının yanı sıra herkes kendince bir yorum geitiriyor hacker tanımına. Hacker ve cracker konuları ve gerçek anlamları ve kullanımdaki anlamları güvenlik camiyasında büyük tartışmalara neden olmuş ve bu konuda belki binlerce makale yazılmıştır ve halen de yazılmaktadır.

Hacker’lar her türlü işletim sisteminin yapısı ve derinlikleriyle ilgilenen kişilerdir. Hacker’lar genellikle çok iyi programcılardır ve işletim sistemleriyle ve programlama dilleriyle ilgili olarak çok üst düzeyde bilgiye sahiptirler. Sistemlerde bulunan açıkları ve sebeblerini iyi bilirler ve hepsinden önemlisi hacker’lar her zaman için daha fazla şey öğrenmek için uğraşırlar ve de öğrendiklerini diğerleriyle paylaşırlar. Hiç bir zaman kasıtlı olarak zarar verme eyiliminde değildirler.

Cracker’lar kötü niyetli kişilerdir ve sistemlere girerek bilgi çalarlar ve sisteme zarar verebilirler. Hedeflerine sızmayı başaran cracker’lar önemli bilgileri silebilir sistemin işleyişini durdurabilirler, kısacası gittikleri yere sorunları da beraberinde götürürler. Bu kötü niyetleri ve işleri yüzünden cracker’ları tanımak çok kolaydır.

Hacker’lar işletim sistemi ve programlama dillerini iyi bilerek başka programlardaki hataları test etmek için program yazarlar, mesela uzak makinelerdeki açıkları otomatik test edebilen programlar... gibi. Ancak Cracker’lar ise genellikle program yazmazlar. Başkalarının yazdığı araçları kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışırlar ve yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar. Hacker ve Cracker kelimelerini birbirini karşılıklı dışlayan iki kelime olarak düşünemeyiz. Yani bir kişi hem hacker hem de cracker olabilir. Kısaca bir hacker her zaman için bir cracker olabilir ama bir cracker bir hacker olamaz.

Hacker kelimesinin ortaya çıkışı 1960’larda çok kaliteli programcıların FORTRAN ve diğer eski dillerde program yazdığı MIT’te başladı. Çok zeki ve entellektüel kişiler olan bu programcılar günümüzde gerçek hacker olarak nitelendirdiğimiz hacker’ların ataları, öncüleri olarak bilinirler. Gerçek hacker’lar devamlı yeni şeyler öğrenme yolunda önüne geçilmez bir isteğe sahiptirler ve korkunç bir şekilde ayrıntıya önem verirler.
1969’da Bell Labs çalışanı Ken Thompson UNIX’i icat etti ve bilgisayar tarihini tamamen değiştirdi. Daha sonra 1970’lerde Dennis Ritchie özellikle UNIX’te kullanılmak üzere C dilini geliştirdi.

1970’lerde "Captain Crunch" bedava uzak telefon görüşmesi yapabilmek için bir yol bulunca daha sonra "phreakers" olarak anılacak olan telefon hacker’ları çıktı. İşte her şey telefon sistemlerini kıran bu kişilerle başladı. Preaking olarak adlandırılan bu işlem telefon şirketlerinin güvenlik sistemlerini kırmak olarak bilinir.
Ancak gerçekte preaking daha çok, telefon sisteminin çalışmasının öğrenilmesi ve işletilmesi anlamına gelmektedir. Preaking için bir sürü değişik yöntem kullanılmaktadır. İlk olarak telefon kulübelerinde jeton kullanmadan telefon görüşmesi yapmayı sağlayan cihazlar kullanıldı. Bu cihazlarla ilgili ayrıntılı bilgileri internette yüzlerce siteden bulabilirsiniz. Ancak telefon teknolojilerindeki gelişmeler eskiden kullanılan preaking tekniklerinin günümüzde işlemez hale gelmesine neden oldu. Ancak bilgisayarların gelişmesiyle preaking ve bilgisayar birleşti ve daha güçlü araçlar ortaya çıkmaya başladı. Bunların içinde en önemlilerinden olan BlueBeep preaking/hacking aracı olarak karşımıza çıktı. Özellikle eski tip telefon hatlarında bu araç çok fazla yeteneklere sahipti. BlueBeep belkide şimdiye kadar yazılmış en iyi preaking aracıdır. PASCAL ve assemble dilinde yazılan BlueBeep telefon santrallerinin scan edilmesi, dial tone üretilmesi gibi bir sürü işleve sahipti.
Preaker’ların ilk defa internete de ne zaman ve nasıl girdikleri tam olarka bilinmiyor ancak preaking’ten sonra 1980’lerde cracking işine merak salan programcılarla, cracker’lar tahmin edebileceğiniz her türlü sisteme girmeye başladılar ve de hala giriyorlar.

1980’lerin başında "Neuromancer" adlı romandan esinlenilerek "Cyberspace" kelimesi türetildi. "414s" denilen grup FBI tarafından yakalanan ilk gruplardandı. Yine bu zamanlarda Usenet kavramı ortaya çıkmaya başladı ve hacker’lar UNIX tabanlı makinelerini kullanarak ulusal çapta bilgi ve fikir alış verişine başladılar. Bu zamanlarda bir hacker olabilmek için bir hacker kulübüne üye olmak gerekiyordu. Amerikada ünlü "Legion of Doom" ve Almanyada "Chaos Computer Club" kuruldu. Bu gruplar halen de hacker dünyasının en ünlü grupları arasında sayılırlar. Diğer önemli bir gelişme ise eski bir hacker magazini olan "2600: The Hacker Quarterly"’in çıkışıdır.

Kendi kendine yayılan ve sistemleri etkileyen ilk solucan (worm) 1988’de ortaya çıktığı ve Massachusetts Enstitüsünden yayıldığı biliniyor. Kısa bir süre içerisinde solucan binlerce bilgisayara yayılmıştı. Utah üniversitesinden Donn Seeley’in yazdığı bir makaleye göre sistem yöneticileri o sabah (3 Kasım 1988) sistemlerine girdiklerinde binlerce shell process’i ile karşılaşmışlardı ve silmeye çalıştıklarında daha fazla process’in oluştuğunu gördüler. Massachusetts Enstitüsündeki bu makinede log işlemleri yetersiz olduğu için bu solucanın kimin tarafından yayıldığı bilinmiyor. Solucanın yayılmasından kısa bir süre sonra uzmanlar çözümler için bu solucanı incelemeye başladılar.

Bu olaydan sonra internet güvenliği konusunda bir dönüm noktası oldu ve internet güvenliği daha ciddi olarak düşünülmeye başlandı. Bundan sonraki zamanlarda hacker’lar yerel ve uzak makinelerdeki sistem zayıflıklarından yararlanmak çeşitli için yollar buldular. Çok karmaşık teknikler geliştirdiler. Tabi hacker’ların bu şekilde davranması da aslında işimize de gelmedi değil zira hacker’ların sayesinde sistemler daha da güvenli hale gelmeye başladı. Her bulunan yeni açık giderilerek ve arşivlenerek güvenlik konusunda önemli adımlar atılmış oldu. Bir düşün ilk çıktığında tamamen güvensiz olan ve tüm bilgilerin herkes tarafından erişilebilecek bir biçimde olan internet bu günkü durumuna eğer hacker’lar olmadan gelseydi ne olurdu. Hacker’lar olmadığı için ve gerek duyulmadığı için hiçbir güvenlik önleminin alınmadığını bir düşünsenize. Daha da kötüsü bunca yıldan bunca gelişmeden sonra hacker’lar birden ortaya çıksaydı?

Günümüzde hacker ve cracker’lar ağ ortamında savaşlarını sürdürmektedirler. Cracker’lar daha çok tanınmak için ve bazen gelir elde etmek için çalışmaya devam etmektedirler. Günümüzde artık neredeyse her gün onlarca site crack edilmektedir. Hacker’lar ise cracker’lara karşı güvenlik için yeni teknikler aramaktadırlar. Bu savaşı kimin kazanacağını henüz bilmiyoruz ama çok çok uzun bir süre devam edeceğe benziyor. Ancak firmaların güvenlik sektörüne çok miktarda yatırım yapması güvenlik araçlarının çok fazla gelişmesine ve kalitesinin artmasına neden olmaktadır. Bu da cracker’ların işini zorlaştırmaktadır. Güvenlik araçlarının karmaşıklaşması ve daha kaliteli olması aslında cracker’ların yok olmasına değil onlarında artık daha karmaşık teknikler kullanmasına neden olmaktadır. Çünkü bir sistem ne kadar çok karmaşık hale gelirse içerisinde o kadar çok hata ve açık olacak demektir. İşte cracker’larda bu açıkları bulmak için uğraşıyor olacaklardır.

Bu bölümü bitirmeden önce hacker ve cracker’lardan bir kaç örnek verelim: Bell Labs.’ta programcı olan internetin ve özellikle UNIX işletim sisteminin gelişmesinde çok büyük payları olan Ken Thompson, and Brian Kernighan Ritchie ve Dennis Ritchie yetenekli birer hacker olarak sayılabilir. Linux işletim sistemini babası sayılan Linus Torvarld ve ilginçtir Microsoft devleri Bill Gates and Paul Allen de hacker dünyasının vaz geçilmez isimlerindendi. Gates ve Allen yazılım hacker’ı olarak çalıştıklarında Washington’da bir firmanın yazılımlarını test ediyorlardı. Yazılımlardaki eksikleri ve hataları bulmalarıyla ünlenmişlerdi. Zaten daha sonra ileride tüm dünyayı etkileyecek olan işletim sistemi üzerinde çalışmaya başladılar. Eindhoven üniversitesinden olan Wietse Venema belkide hacker dünyasında ismi en çok duyulan kişilerden biridir. Zira güvenlikkonusunda bir devrim yaratan SATAN (Security Administrator’s Tool for Analyzing Networks) programının yazarlarından olan Venema aynı zamanda dünyada en çok kullanılan güvenlik araçlarından olan TCP Wrapper’ın da yazarıdır. Bu programların isimlerini ileriki konularda daha çok duyacağız.

Artık herkesin bildiğini yada en azından duyduğunu tahmin ettiğim Kevin Mitnick dünyanın en çok tanınan cracker’ı olarak sayabiliriz. Mitnick’te bu alana telefon preaking ile başladı. Mitnick o zamanlar çok güvenli sayılabilecek hemen hemen her türlü sisteme girmeyi başarmıştır. Bunlar arasında finans firmaları, yazılım şirketleri, askeri siteler ve teknoloji siteleri yer almaktadır. Mitnick daha genç yaşlarda North American Aerospace Defense Command sistemini crack etmişti. 1990’larda Tsutomu Shimomura tarafından takip edilen Kevin Mitnick tutuklandı. Kevin Mitnick’in duruşması hacker tarihindeki en çok yankı uyandıran duruşma olmuştur. Zaten bundan sonra Kevin Mitnick hacker’lar arasında bir idol haline geldi. Mitnick’in bilgisayar, internet ile ilgili her türlü elektronik cihazı kullanması ve hatta hatta bu konu hakkında konuşması bile yasaklanmıştı. Daha sonra tahliye edilen Mitnick bir firma için güvenlik konusunda makale yazmak için mahkemeye baş vurdu ve uzun uğraşlardan sonra bu girişimi başarıya ulaştı. Şu anda Mitnick hayatını kazanmak için internet güvenliği konusunda köşe yazarlığı yapıyor. Mitnick’in köşe yazarlığı yapmasının internet güvenliği konusunda çok yararlı olacağa benziyor. Mitnick özellikle "ip spoofing" gibi çok karmaşık teknikleri kullanmıştır.

Ünlü crackerlardan bir diğeri de Kevin Poulsen’dir. Poulsen Pacific Bell telefon sistemini ele geçirmekle ünlüdür. İlginçtir Poulsen Porsche hediyeli bir radyo yarışmasını kazanmak için telefon sistemlerine müdahele ettiği biliniyor. Poulsen daha çok savunma sistemleriyle ilgilenmiş ve hemen hemen her tipten siteye girebilmiştir.

Yukarıda sayılan isimlere daha bir çoğunu eklemek mümkün. Burada sadece en çok adı geçenleri vermeye çalıştım. Konuyu kapatmadan önce en çok tanınmış ve en iyi cracker konusunda bir iki ufak şey daha söylemek istiyorum. Aslında en iyi cracker’ların hiç tanınmadığı ama en çok tanınanların da iyi cracker olmadığı düşünülebilir! Çünkü iyi cracker’lar her zaman için izlerini saklamayı başarırlar...

-Kevin David MITNICK ( Free Kevin ) En tanınmış HACKER ’lardan biri Dünya tarihinde FBI tarafından "MOST WANTED" tabiriyle aranan ilk bilgisayar korsanı ve Yine dünya tarihinde durdurulmak için ellerinden ve ayaklarından zincirlenen bilgisayar korsanı

John DRAPER ( Kaptan Crunch ) 57 yaşında bir bilgisayar korsanı. Sanırım bir Phreaker.

Dennis RITCHIE : İşte gerçek bir HACKER daha. Yaptığı iş Bell Laboratuarlarında bilgisayar kullanıcıları için yararlı olan C ’ dilini geliştirmiştir.(1972)

LAMER Nedir ?

Bu tabir için insanların genelde yaptıkları tabiri kullanmak yerine daha kalıcı bir tabir yapmayı düşündüm. Kısacası kendilerinin bulmadığı bir şeyi ben buldum diye nitelendiren, kendilerinin yapmadığı bir şeyi ben yaptım diyen. Kendilerini HACKER zanneden ve asla o mertebeye eremeyen insanlara verilen addır. Bilgisayar sistemlerine zarar verenler genelde bu sıfatı hak eden insanlardır. Yaptıkları işler genelde, IRC , ICQ ortamlarından başkalarının modemlerini resetlemek ( NUKELEMEK) yada bilgisayarına girerim diye tahrik etmek

Anakart Arızaları

Sorunlar

"Bilgisayarın güç düğmesine basıyorum işlemci fanı dönüyor ancak ekranda görüntü alamıyorum"
"Anakartımın güç düğmesine bastıktan sonra anakarta elektrik geliyor işlemci fanı dönüyor ama hoparlörden hata sesi alıyorum ve görüntü gelmiyor."
"Anakartın elektrik kablosunu takar takmaz bilgisayarım hemen açılıyor."
"Akşam eve geldiğimde bilgisayarımı açık halde buluyorum. Bilgisayar kendi kendine açılıyor."
"Windows kurulma sırasında mavi ekran hatası veriyor"
"Ekran kartımı windows a tanıtmama rağmen yüksek çözünürlükleri elde edemiyorum"
"Anakartım harddiskimi otomatik olarak görmüyor ve tanıtamıyorum"
"Bilgisayar açıldıktan bir süre yada windows işletim sistemi başlarken kilitleniyor"
"Ses kartından ses çıkışı alamıyorum yada midi dosyalarını çalamıyorum"
"Anakartıma yeni çıkan XXX işlemciyi taktığımda bilgisayarım çalışmıyor."
"Anakartı Windows işletim sistemindeki Start bölümünden kapattığımda sistem otomatik olarak kapanmıyor yada tekrar açılıyor"
Anakartlar bilgisayarın diğer bütün arabirimlerini (Ekran Ses modem işlemci vb) kontrol eden verimli şekilde çalışmalarını sağlayan sistemin performansında önemli bir role sahip ve omurgayı teşkil eden en kritik parçadır. Herhangi bir problemde de genellikle şüpheli anakart görülmektedir. Bu da onun önemini o derecede ortaya koymaktadır. ANAKARTLAR ile ilgili genel sorular/sorunlar çoğunlukla yukarıdaki sorulardan oluşmaktadır. Bilgisayar parçasının gerçekten arızalı olup olmadığı üretici firma yada dağıtıcı (distribütor) firmanın yaptığı çeşitli testler sonucunda açığa çıkmaktadır. Ancak bu aşamaya gelmeden kullanıcı tarafında yada Teknik Servis tarafında yapılabilecek fazla zaman almayan bazı öngörmeler yapılabilir. Sizlere bilgisayar ile ilgili bir problemle karşılaştığınızda ve problemin anakarttan kaynaklandığını düşündüğünüzde rehber olarak teşkil edecek bilgileri aşağıda sunmaya çalışacağım.

Dikkat edildiğinde yukarıdaki sorular/sorunlar iki kısımdan oluşmaktadır:

1)Donanımsal (Sistemden görüntü alınamaması)
2)Donanım+işletim sistemi (Sistemden görüntü alındıktan sonra kartların işletim sistemine tanıtılması)

Donanımsal

1) Bilgisayarın açılmaması yada boot etmemesi durumunda anakartlar için kullanılacak bir Test Kartı işinizi oldukça kolaylaştıracaktır. Aslında anakart; üzerinde işlemci RAM de dahil olmak üzere hiçbir aygıt olmaksızın çalışmakta ve anakart biosu arabirimleri belirli bir sıra ile kontrol etmektedir. İşte bu test kartının üzerindeki LED ler vasıtasıyla anakarttaki problemin nereden (işlemci-RAM vb) kaynaklandığını kolayca tespit edebilirsiniz.
Eğer elinizde böyle bir kart yoksa takip edeceğiniz şu olmalıdır:
-Anakartta kullanılacak olan işlemcinin bu anakarta uygun olup olmadığı (100Mhz-133MHz FSB CuMine-Katmai) kontrol ediniz. İşlemciniz henüz piyasaya yeni çıkan bir işlemci ise anakartın biosu en son versiyon olmalıdır. Varsa işlemci çarpanı veya veri yolu hızının ayarlandığı jumperları yada dip-switch ayarlarını kontrol edin. Gözden kaçabilecek önemli bir nokta da işlemci ile fan arasındaki ısı iletimidir. Eğer Tray (Tray: fanı sonradan takılan bir işlemcidir) kullanıyorsanız buradaki fanım ısı iletimi için özel silicon maddeler kullanılmalıdır.
Aksi taktirde sistem açıldıktan bir süre kilitlenecektir.
-Kullandığınız RAMin kaliteli ve anakarta uygun (SPD: aaaaaa Precedence DetectPC100/PC133 vb) RAM olmasına dikkat edin. Bazı anakartlarda RAMlerin çift taraflı yada tek taraflı olması hangi DIMM slotunda kullanılması önemlidir. Basit olarak bir den fazla farklı marka ve özellikteki RAMleri test etmeniz iyi olacaktır.
-Kullandığınız ekran kartını kontrol edin. AGP yuvasına tam oturmamış olabilir. Birden fazla ekran kartı (PCI yada AGP) denemelisiniz.
-Kullandığınız güç kaynağı ATX ise ATX 2.1 yada yukarı standartları desteklemeli ve yeterli akımı anakarta sağlamalıdır. Farklı marka ve özellikteki güç kaynakları denemelisiniz.
Yukarıdaki 4 unsur sistemden görüntü almak için gereken önemli parçalardır.

Donanımsal ve İşletim sistemi

-İşlemci: (sıcaklık kontrolü ve ısı önlemi alınmalı)
-Kaliteli RAM: Bazı RAM ler Windows yada Windows NT işletim sistemi kurulumu sırasında yada uygulamalarda problem çıkarabiliyorlar.
-Ekran kartı: İşletim sistemi kurulduktan sonra Standart VGA kartı olarak algılanan ekran kartlarının sürücüleri tanıtılmaktadır. Bazı ekran kartlar (Banchee Vodoo vb.) sürücü tanıtılmasına rağmen yüksek çözünürlük ayarını kabul etmezler. Burada işletim sisteminden standart monitör yada orijinal disket ile monitör tanıtımı yapılması gerekmektedir. Diğer nokta ise performans söz konusu ise Ekran kartının en güncel sürücüleri BIOS dosyası ve performansı arttıran DirectX gibi yazılımların işletim sistemine yüklenmesidir.
-Anakart: İşletim sistemleri 2-3 yılda bir yenilenirken yaklaşık 6-7 ayda bir farklı bir mimari ile yeni anakart teknolojileri ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle işletim sistemlerinin bu yeni mimariyi tam olarak kullanabilmeleri için anakart sürücülerinin yüklenmesi gerekmektedir. Bu durum anakart üzerindeki ekran kartı ses kartı güç yönetimi gibi bir çok aygıtı doğrudan etkilemektedir. Genelde bir çok problem sürücülerden kaynaklanmaktadır. Bunun bir örneği CuMine PIII işlemci ve Creative SoundBlaster Live arasında yaşandı. Live Ware 2.0 yada 2.01 sürücüleri yüklendiğinde Windows crash olmakta ve herhangi bir müzik dosyası çalınamamaktadır. Çözüm ise Ses kartının Live Ware 3.0 versiyonunu yüklemektir.
Anakartlar mimarilerinin bu kadar hızlı değişmelerinde üzerine takılan aygıtların önemi büyüktür. Piyasada çok çeşitli ve farklı kalitedeki markaların bulunması çeşitli uyumluluk problemlerini doğurabilmektedir.
Bunda aygıtın tolerans değerleri ön plana çıkmaktadır.
"Bu RAM (modem vs) başka anakartta çalışıyor ancak bu anakartta çalışmıyor" gibi şikayetlerin temelinde bunlar yatmaktadır. Burada gözden geçirilecek iki taraf bulunuyor. "Kullanılan ifade: Bu anakart RAM seçiyor uyumsuz. Yada bu RAM anakart seçiyor." Bu gibi durumlarda Ortak noktayı bulmak ise teknik elemanlara kalıyor." Başka bir anakart ya da aygıt"
Anakartlardaki BIOS yonga ilk açılırken POST: Power On Self Test adlandırılan bir test yapmaktadır ve bu şekilde anakart üzerindeki aygıtları algılamaya çalışmaktadır. Bu nedenler anakarttaki BIOS en son BIOS versiyonu güncellenmelidir. Piyasaya çıkan yeni bir işlemci ya da önceden tespit edilmiş uyumluluk problemleri bu şekilde giderilebilir.
BIOS ayarları mutlaka kontrol edilmelidir. Genel kullanım "BIOS Default Settings" ayarlarında biosu fabrika çıkış ayarlarına getirmek olacaktır.

Şimdi yukarıdaki sorulara cevap arayalım:
Soru: Akşam eve geldiğimde bilgisayarımı açık halde buluyorum. Bilgisayar kendi kendine açılıyor?
Cevap: Bios ayarlarında Modem Ring On özelliği aktif kalan kullanıcı harici modem bilgisayara takılı ve telefon hattına bağlı ise telefon çaldığında bilgisayar kendiliğinden açılacaktır. Bu ayarı devre dışı bırakmak sorunu giderecektir.
Soru: Windows kurulma sırasında mavi ekran hatası veriyor?
Cevap: Genellikle RAMlerden kaynaklanan bir problemdir. Farklı marka RAM kullanmak problemi çözecektir.
Soru: Anakartın elektrik kablosunu takar takmaz bilgisayarım hemen açılıyor?
Cevap: BIOS ayarlarından Power Management kısmında AC Power Back seçeneği Soft Off haline getirilmelidir.
Soru: Anakartı Windows işletim sistemindeki Start bölümünden kapattığımda sistem otomatik olarak kapanmıyor yada tekrar açılıyor
Cevap: Sebep iki şeyden kaynaklanıyor olabilir. Birincisi kullanılan güç kaynağı ikincisi işletim sisteminde yüklü bulunan sürücüler (kartlar) ya da uygulamalar. Temiz bir kuruluşu anakart üzerinde sadece ekran kartı varken yapıp gözlemlemek ve (anakartın kendi sürücülerini yüklemek) güç kaynağını değiştirmek olacaktır. Dikkat edildiğinde cevaplar anakart jumper BIOS ayarları yada bios versiyonu takılan kartların değiştirilmesi ve sürücüler olmaktadır.
Yukarıdaki öngörüler ışığında 10dk lık bir çalışma ile Telefon kargo masrafları zamanınız ve en önemlisi Teknik Servisler müşteri memnuniyetini ve güvenini kazanabilirsiniz.