"Louis Vuitton’da hayallere sınır koymuyoruz"

25 Kasım 2010 Perşembe

Dünyada lüks denildiğinde en bilinir marka olarak anılan Fransız Louis Vuitton 1996 yılında girdiği Türkiye’de lüksün öncülerinden oldu. ‘İndirim yok’ ‘Pazarlık yok’ ‘Outlet  yok’ prensibiyle çalışan Louis Vuitton’un CEO’su ve Başkanı Yves Carcelle Türkiye’ye  girerken Türkleri tanıyıp kültürü bilenlerin kendilerine ‘Pazarlığa hazır mısınız?’  uyarısında bulunduğunu söyledi. Cercelle, “Yeni pazarlarda mağazayı ilk açtığımızda bazen kültür gereği pazarlık yapan müşterilerimiz olur. Türkiye için aldığımız bu uyarıyı  Hindistan’a girerken de aldık. Ama bu sadece pazara ilk girdiğimiz dönemlerde karşılaştığımız bir durum oluyor” dedi.

OSMANLI BAĞIMIZ VAR’

İstanbul’da 3 mağazası bulunan Louis Vuitton dün Türkiye’de açtığı ikinci mağaza olan  Bağdat Caddesi mağazasını caddenin karşısına taşıdı ve metrekareyi 3 katına çıkardı.  Eski mağazalarını ‘ayakkabı kutusu’na benzeten CEO, “Sadece karşı caddeye geçmedik, bu değişimle sanki bir yüzyılı devirdik” dedi. Louis Vuitton’un Türkiye’yi  keşfinde Yves Carcelle’in de önemli bir etkisi olmuş. Marka henüz Türkiye pazarına  girmeden önce geldiği tatillerde Nişantaşı’nı şehrin moda merkezi olarak keşfettiğini  söyleyen Cercelle şöyle devam etti: “Nişantaşı’nda operasyonunu açan ilk lüks marka  olmak bizim için çok önemliydi. Nişantaşı mağazasını açtığımız dönemi hatırlıyorum. 12  yıl önce köprüyü geçip Bağdat Caddesi’ndeki ilk mağazamızı açtığımızda da çok  heyecanlanmıştım. İki kıtada 3 mağazaya sahip olabileceğimiz başka şehir yok. Aslında  Türkiye ile Louis Vuitton ilişkisi oldukça köklü. Biz ilk özel sipariş ürünümüzü o zamanlar Osmanlı topraklarında olan Mısır’a satmıştık. Aramızdaki link gerçekten güçlü.”  Türkiye’de 4 mağazaya çıkmak konusuna sıcak bakan Carcelle, “Bunun zamanı belli  değil. Önce varolan mağazalarımızı istediğimiz şekle getireceğiz. Nişantaşı ve İstinye  Park mağazalarımızın duvarlarını itmemiz de gerekebilir” diyor.

DEFOLU ÜRÜNLERİ ÇALIŞANLARA SATIYORUZ

2009 yılında dünyada çift haneli büyüme yakalayan Louis Vuitton bunu sadece el yapımı çanta, ayakkabı  yaparak sağlamıyor. Hiç indirim yapmaması da müşterisine “Bu çantayı bugün al. Yarın sadece daha pahalı olabilir” mesajı veriyor. Outlet’i bile yok. ‘Seri sonu ürünleri ve  küçük defoluları ‘napıyorsunuz’ sorumuza Cercelle “Önce çalışanımıza satıyoruz. Kalanları da imha ediyoruz” cevabı veriyor.

‘GÖCEK’TE TAKLİT GÖRÜYORUM’

Carcelle, taklit ürünler konusundaki bir soru üzerine de 20 yıldan fazla bir süredir işini  çok sevdiğini ancak kendisini mutsuz eden tek şeyin “taklitçilik’’ olduğunu anlattı. Özellikle yaz döneminde Bodrum, Göcek gibi bölgelerde taklit ürünlere rastladığını ifade eden Carcelle, “Taklit ürünlere karşı kesinlikle toleransımız yok. Bunun gerçekten suç  olduğunu düşünüyoruz. Bunun için özel ekiplerimiz var. Bu yanlış bir ekonomi’’ diye  konuştu. Pazara girdikleri yıllarda çoğunluğun Mao ceketi giydiği Çin’de de hızla  büyüdüklerini söyleyen Carcelle, “Mağaza sayımız hızla artıyor. Çin bize coğrafyayı öğretti” diyor.

Uçağa bardak taşıma çantası yaptıran bile var

“Bugüne kadar sizi en çok şaşırtan siparişler neler oldu” sorumuza “Nargilesini taşımak için bize özel çanta siparişi veren şeyh” yanıtı veren Carcelle bir enteresan örneği de  şöyle anlattı: “Çok titiz bir müşterimiz var. Sürekli uçuyor. Ama uçakta business bile  uçsa bardakların temizliğine güvenemiyor. Ona evindeki kadehlerini yanında taşıması  için özel bir çanta yaptık.” Louis Vuitton’da hayallere sınır koymadıklarının altını çizen  Carcelle, “Siz isteyin. Siz timsahlarla dolu bir gardrop isteyin. Biz sizin için timsahları öldürürüz” dedi. Louis Vuitton’un aldığı önemli bir sipariş de dünya kupasını LV ile taşımak isteyen FİFA’nın talebiydi. Bu sipariş için FİFA’ya kupa taşıyacakları özel bir  ürün üreten Louis Vuitton’un bu özel üretim karşılığında FİFA’dan ücret almadığını söyleyen Carcelle, “Kupayı kaç kişinin karşıladığını düşününce bizim için mükemmel  tanıtım oldu. Bence çok daha kazançlı çıktık” dedi.

Türkmarkalar 150 yıl beklesin!

Türkiye’de 30 yıllık çantasını bile astarını değiştirerek kullanan kadın müşterileri olan  Louis Vuitton Türk kadınını seviyor. Onu “Modaya meraklı ve sofistike” olarak tanımlıyor.  Türkiye için de hem potansiyel görüyor. Hem de “Gelişmekte olan” sınıfına  sokuyor. CEO ve Başkan Carcelle’ye göre Türkiye’de özel üretim ürünlere talep var.  Özellikle saat için bu alanda talep aldıklarını dile getiren Carcelle, “California’da olsak vitrinimizde ultra lüks spor ayakkabılar olurdu. Ama Türkiye’de ultra lüks spor ayakkabı  sergiliyoruz. Ülkelerin beğenilerini ürün seçerken göz ardı etmiyoruz” diyor. Şu sıralar  Hermes’i alacağı da konuşulan Louis Vuitton’un bu kararıyla ilgili net bir açıklama yapmayan Carcelle, “Biz her ülkede  büyüyoruz. Bu da beklentimizin üzerinde oluyor.  İnsanlar kriz dinlemekten öyle sıkıldı ki, günün sonunda kriz olsa da bizim müşterilerimizin cirosu arttı. Şimdi onlar hep istedikleri o ayakkabılara sahip olmadan  ölmek istemiyor” diyor. Çantalardan ayakkabılara kadar tüm ürünlerini el yapımı üreten  marka hiçbir şekilde distrübütörlük vermiyor. Bu yolla kaç ülkeye girerse girsin hem  butik duruşunu hem de bulunabilirliğini kontrol ediyor.

Boyner: Yolculuk ruhumu eğitiyor

Kuruluşundan bu yana Louis Vuitton, Türkiye’deki ikinci mağazası olan Bağdat Caddesi mağazasını caddenin hemen karşısına, eskiden ev olarak kullanılan ve renove edilen binaya taşıyarak iki katına  çıkardı. 193 metrekare alanda iki kata konumlanan bu mağaza açılışından önce 12 Türk kadınına ‘Yolculuk nedir’ diye sordu. Cevapları da mağazanın dış cephesini kapladığı bir enstalasyona taşıdı ve bu enstalasyonu bir  perde altına gizledi. Dün gece gerçekleştirilen açılış partisi sırasında kaldırılan bu  perdenin altında TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Akbank CEO’su Suzan Sabancı Dinçer,  sanatçı Serra Yılmaz gibi birçok önemli kadının cevabı yer aldı. Suzan Sabancı Dinçer  yolculuğu, “Hareket noktasından itibaren değer yaratabildiğim ve hayatta yenilikler  katabildiğim süreç” olarak tanımlarken, Ümit Boyner’in tanımı şöyle oldu: “Yolculuk  yaşamın tadlarını, hislerini, renklerini keşfetmektir. Ruhumun ve beynimin en etkili  eğitmeni yolculuktur.” Yazar Elif Şafak, sanatçı Jale Yılmabaşar, Gaye Çevikel, Bilgi  Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Deniz Ülke Arıboğan da yoculuğu tarif eden isimler  arasında yer aldı.

0 yorum:

Yorum Gönder